9 Aralık günü mesai bitimine yakın, güzel bir havada, Pendik’ten çıktım.
Marmaray ile Gebze istasyona geldim.
Eve gitmek yerine Gebze Kent Meydanına gittim.
Akşam ezanı okunmuştu.
Namazı kıldıktan sonra otobüse binerek Kirazpınar’da eve ulaşmak niyetindeydim.
Ama namazdan sonra bastıran yağmur durağa gitmeye kadar izin vermiyordu.
Yine de biraz ıslanmayı göze alarak durağa ulaştım.
431 numaralı direk Kirazpınar’a giden otobüs geldiği için sevindim ve hemen bindim. İki durak sonra otobüs iyice doldu.
Otobüs meslek lisesinin önünden direk devam edeceğine sola Arapçeşme mahallesine döndü.
Herkes homurdanmaya başladı, ben de yanlış otobüse mi bindim diye endişelenirken yanımdaki çocuklu bayan bana bunun 431 nolu hat olduğunu sorunca ben de rahatladım.
Şoför açıklama yaptı:
“Arkadaşlar iki gün oldu bu hattın yolu değişti. Artık Arapçeşme mahallesinden geçerek Kirazpınar’a gideceğiz.”
Herkes bu açıklama ile sükûta erdi.
Günlerden pazartesi ve bu gün Arapçeşme’nin pazar günü idi.
Trafik yoğunluğundan araba ilerlemiyordu.
Bu sırada genç bir bayan yüksek sesle telefon ile konuşmaya başladı.
Araç içerisinde ve dışarıdan gelen seslerle bayan daha da sesini yükselterek karşıdaki kişi ile günlük yaptığı her şeyi anlatıyordu.
İş artık çok ileri gitmeye başladı ve özel ilişkilerini de anlatmaya başlayınca, oturan orta yaşlarda bir adam sessiz olmasını istedi.
Ama kızın duracağı yoktu.
Adam bir daha uyarınca kız telefonu aşağıya indirerek uyaran kişiyi aramaya başladı;
“Kim o beni uyaran saygısız?” gibisinden sert bir cevap verdi.
Ben de patlamaya hazırım ya hemen cevap verdim.
“Ne fark eder, sesli konuşmaman gerektiğini bilmiyor musun?” Herkes seni dinlemek zorunda mı?” söylemeye kalmadı ki kız beni baştan aldı.
“Sen bana nasıl karışırsın. Sen kim oluyorsun. Burası özel mülk mü, rahatsız oluyorsanız otobüsten inin…” gibi bir sürü saçma sapan söylemlerde bulundu.
Yanımdaki kadın susmasını söyledi, onu da baştan aldı.
Önde oturan genç kız herkesi rahatsız ettiğini söyledi, onu da fırçaladı.
Otobüsün arkasından bir ses geldi.
“Sabredin şimdiki durakta inecek.”
Otobüs, cezaevi önündeki durağa gelmişti.
Durakta duran otobüsten kız herkese sataşa sataşa iniyordu.
İnerken de toplum kurallarını bilmediğimiz için bizi yerden yere vuruyordu.
Ah toplum kuralları keşke yanlış öğretilmeseydi.
Ama kabahat biz öğretmenlerde yanlış öğretmişiz.