Artık hasret kaldık o eski karlara, kışlara... Aslında kar bizler için soğuk demekti, zorluk demekti. Ama yine de sabırsızca beklerdik. 
“Anne! Kar yağıyor.” diye bağırarak, haber verirdik.  


Kar yağardı, lapa lapa. Kendimizi sokakta bulurduk. Ben anne ve babamla kartopu oynamadım, kardan adam da yapmadım. Ama çocuklarımla doya doya karda oynadık. 


Hele Kars’ta çalışırken kara doymuştuk. Kasım ayında toprak karla kaplanırdı ve Nisan ayına kadar, Orhan Pamuk'un Kar romanında dediği gibi "gökten kuş tüyleri gibi inen iri taneler..."    yeryüzünde beyazdan başka renk bırakmazdı.  

Çorum’da ise kardan çok, ayaz yerdik. İkindiden sonra başlayan ayaz, yakardı insanları.


Akşam sakin bir hava ile uyurduk, sonra Ahmet Muhip Dıranas’ınKardır yağan üstümüze geceden”  dediği  gibi sabah bembeyaz bir ortama kalkardık. İlk işimiz okullar tatil oldu mu, diye televizyona bakmak olurdu.

O zaman anında haber veren sosyal medya yoktu. Bazen okula giderdik ama tatil kararı geç verildiğinden herkes okuldan öğrenirdi, okulun tatil olduğunu.

Şimdi öyle mi, tahminler karın geleceğini söylüyor, yöneticiler tatil ediyor. Bazen tahminler tutmasa da veya karın şiddeti tatil edecek derecede olmasa da tedbiren tatil ettik, oluyor.  


Ataol BEHRAMOĞLU mısrasındaki gibi “Beyaz ipek gibi yağdı kar.” ipek gibi yağan kar, aslında kar da değildir. Aşırı soğukta su parçacıklarının donması ve rüzgar ile savrulmasıdır.

Bu savrulmaları en çok Amasya Gümüşhacıköy ilçesi Çal Köyünde öğretmen olarak görev yaparken yaşadım. Geceden çıkan fırtına, tipiye döner ve bütün yollar kapanırdı. Elektrik telleri birbirine karışır, önce faz düşer, sonra günlerce karanlıkta kalırdık. 


Karda yürümesi de hoş olurdu.

Karın içine bata çıka yürürdük. Şimdiki gibi kar elbiseleri, su geçirmez giysiler yoktu. Başımızda bir yün bere, sırtımızda kaban, paçaları yün çorabın içine sokulmuş pantolon ve ayaklarımızda lastikler. Ellerimizde ise karı tutar tutmaz ıslanan yün eldivenlerimiz vardı. 


Nasıl insanın cıvık halini sevmediğim gibi, karın da cıvık halini hiç sevmem. Erimek üzere olunca cıvık cıvık olur kar, çamur olur, ayağı daha çok ıslatır ve yürüme imkanı vermez insana. 


"İncecikten bir kar yağar tozar..." diyerek Karacaoğlan ile biz de coşalım ve karın, karını çıkaralım.