Bundan belki 20 belki 25 yıl önce katıldığımız bir kültürel sohbette son derece tecrübeli bir yazar konuşmasının bir bölümünde “gideceğimiz yer geldiğimiz yerden daha yakın” şeklinde bizi çok ama çok etkileyen bir ifade kullanmıştı.

O zamanlar işin doğrusu söz konusu ifade bizi etkilemesine rağmen muhatabımızın gıyabında “ -Hocanın yaşı geçmiş ununu elemiş eleği duvara asmış bu yüzden geçen günlere hayıflanıyor” diye kendimizce bir yorum getirmiştik.

Son dönemlerde bizim yaş grubumuzdaki arkadaşlarımızın nerede ise tamamından “-Yahu bu nasıl iş pazartesi sabahı haftaya başlıyoruz kafayı çeviriyoruz Cuma günü bitmiş, önceden vakit bu kadar hızlı geçmiyordu şu sıralar zamanın nasıl geçtiğini bizde anlayamıyoruz” ifadesini duymaya başlayınca yıllar öncesinin “gideceğimiz yer geldiğimiz yerden daha yakın” cümlesini biraz dehşet ama daha çok endişe içerisinde tekrarlamaya başladık.

Toz duman bir hayat yaşadık yıllarca ne gençlik bildik nede taze hayaller.

Söz konusu otuzlu yaşlardan itibaren bizi avucunun içine alan siyaseti bir kenara bırakıp sadece gazetecilik ile yazarlık ile yola devam etmiş olsak muhtemelen zaman bizim için daha yavaş geçmiş olacaktı.

Sabah erken saatlerden itibaren başlayan ve aralıksız gece yarılarına kadar devam eden siyaset koşturmacası kabul etmek gerekir ki hayatımızın büyük bir bölümünün boşa gitmesine vesile olmuş.

Böyle bir koşuşturma sonunda siyaseten istediğimiz arzu ettiğimiz noktaya gelemediğimizi de zaten dost düşmen herkes biliyor.

İşte yıllar yılı bizi “bu sefer olmazsa gelecek sefere olacak” diye umutlandıran beklentiler bir bir terk edince geriye sadece hiçbir işe yaramayan “beceremedik ama gayret gösterdik” saatler süren pehlivan tefrikaları kaldı.

Son on yıldır bizde yakın çevremizde yıllar önce konuşmacı hocanın “gideceğimiz yer geldiğimiz yerden daha yakın” ifadesini tekrarlayıp duruyorduk.

Ancak bizi asıl uyandıran yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bir arkadaşımızın “ – Yahu bu nasıl iş pazartesi sabahı haftaya başlıyoruz kafayı çeviriyoruz Cuma günü bitmiş, önceden vakit bu kadar hızlı geçmiyordu şu sıralar zamanın nasıl geçtiğini bizde anlayamıyoruz” cümlesi oldu.

Gerçekten şu son dönemlerde zamanın nasıl hızlı bir şekilde geçtiğini bizde anlamakta güçlük çekiyoruz.

Pazartesi sabah saatlerinde uyanıp mesaiye başlıyoruz.

Daha ne olduğunu anlamadan cuma günü sona eriyor.

Ve biz bu kadar hızla geçip giden zamanın ne kadar kıymetli olduğunun farkına ancak varmanın şaşkınlığını yaşıyoruz.

O hiç kaçamayacağımız sona doğru.