Türkiye bilindiği gibi 1950 yılında yapılan seçim ile çok partili siyasi hayata “merhaba” dedi.

Cumhuriyetin ilanından 27 yıl sonra tanıştığımız çok partili sistem ve bu sistemin etrafında kümelenen ideolojik duruşlara göre şekillenen siyaset 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine kadar gelebildi.

1950 yılında yapılan çok partili siyasi hayatta başarılı olmaya çalışan belli başlı siyasi akımlar vardı.

Bunlardan birincisi Muhafazakarlık

Birisi Milliyetçilik

Birisi Solculuk

Birisi de çok fazla öne çıkmamasına rağmen kendisini “Merkez sağ” diye nitelendiren ve çok uzun yıllar iktidarda kalmayı başarabilen liberaller.

Normal şartlarda yukarıda belirtmeye çalıştığımız ideolojik temellere oturmuş partilerden herhangi birisinin kapısından giren bir vatandaşımız nerede ise hayatının tamamını o partide geçirmek zorunda kalıyor, söz konusu partiden ayrılmayı ise çok büyük bir “utanç” olarak görüyordu.

12 Eylül 1980 ihtilali sonrasında 1983 yılında yapılan seçime “Dört eğilim” tanımlaması ile katılan ve kazanan ANAP’ın söz konusu ideolojileri bir miktar aşındırsa bile Süleyman Demirel-Necmettin Erbakan-Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş gibi son derece güçlü siyasi figürlerin bulunduğu bir süreçte ANAP daha ikinci seçimden sonra dağıldı gitti.

2018 yılında tanıştığımız “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” uyarınca Cumhurbaşkanlığını kazanmak için şart olan yüzde 50 artı bir oyu tek başına yakalama imkanı olmayınca en büyüğünden en ufağına kadar var olan tüm siyasi partilerin iş birliği yapması da artık mecburiyet oldu.

Bu yazıya başlamadan önce kısa bir araştırma yaptık ve Türkiye’deki siyasi parti sayısının 167 olduğunu bu 167 partiden 38 tanesinin de seçime girmek için gerekli şartları taşıdığını öğrendik.

Bu kadar fazla siyasi partinin bulunduğu bir ülkede siyasetten memnuniyetsizlik duyanların da kendilerini ifade edecek alan bulmaları da kolaylaştı.

Dikkat edilirse epey bir zamandır artık parti aidiyeti kalmadı.

Çarşamba günü bir siyasi partinin il-ilçe-belde yönetiminde görev almış birisini perşembe günü bambaşka bir partide görev almış olarak görebiliyorsunuz.

7/24 gazetemizin haber merkezine düşen elektronik postalarına baktığımızda kendi kendimize “-Bu kadar siyasi parti ne ara kuruldu?” diye sorup duruyoruz.

Böyle bir ortamda memnuniyetsizlerin sayısının artması da son derece normal.

Normal olmayan bugün bir partiyi beğenmeyerek başka bir partinin yolunu tutanların orada da mutlu olmadıklarında adres olarak nereyi seçecekleridir.

Eskiden “Taş yerinde ağırdır” şeklinde bir söz vardı.

Şimdilerde taşın yada taşların yerinin neresi olduğunu ve o taşın orada ne kadar ağırlığının kaldığını işin doğrusu herkes kadar bizde merak ediyoruz.