Sıcak ağustos gecesinde Gebze'de ki sohbetin sonuna gelinmişti.


"Bana müsaade, çok geç oldu. Daha İzmit'e gideceğim." dedi, Alaettin.

Gruptakiler, kardeşi de dâhil karşı çıktılar.


"Abi, bu saatte gitme. Burada kal, yarın gidersin.”


"Sağ olun, var olun çocuklar. Gece yarısı, yollar boştur, yarım saatte giderim. Hem evden de merak ederler.”


Topluca kalktılar ve Alaettin'i İzmit'e uğurladılar.

Gerçekten de yollar bomboştu. Dilovası'ndan çıktıktan sonra dolunayın pırıl pırıl parlattığı Körfezin o güzel manzarası onu duygulandırmıştı.

Hızını daha da düşürdü. Eskilere gitti.


"Arkadaşlar Gebze'yi il yapmalıyız. Şile, Tuzla ve Hereke yeniden Gebze'nin ilçesi olmalı. Gebze il olursa sorunlarını aşar. Yoksa İstanbul ve İzmit’in varoşu olur..."


"Ancak eğitim ile kalkınırız. Gebze'de Fen Lisesi (Necmettin Kuyucu AL bulunduğu kampüs) binalarını yaptık, özel eğitime muhtaç çocuklarımız için eğitim köyü bitmek üzere.

Eksik okullarımızı tamamlıyoruz,

Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitemizi açtık,

Gebze Milli Eğitim Müdürlüğü binası il müdürlüğü gibi büyük olacak, gelen misafirlerin konaklayacağı öğretmenevi yapılıyor...”


"Karadeniz’i Marmara Denizi’ne, Şile-Gebze otoyolu ile bağlamalıyız...”
“Darıca ve Gebze hastaneleri yapımı için çok emek verdik…”


“Arapçeşme’de kültür sitesi, hükümet konağının yanında adalet sarayı, Sultanorhan’da emniyet binası bitti…”


“En büyük sorunumuz çevre kirliliğine çare bulmalıyız…”


“Gebzespor için stat yapıldı, Gençler için yüzme havuzu ve spor salonu devam ediyor…”


“Arkadaşlar! Yeni Gebze’yi, büyük Gebze’yi, ilim ve teknoloji merkezi Gebze’yi, modern Gebze’yi kuruyoruz…”


Yaptıkları, yapacakları, hedefleri her şey aklına geliyordu, sanki adım adım şantiyeleri geziyor, projelerin peşinde koşturuyordu…


Âdeta Körfezi yakacak gibi gökyüzünde asılı duran dolunay kıpkırmızı olmuştu.

Arabayı park etti, sessizce eve çıktı.

Geç gelmesine bir türlü alışamayan eşi, onun sesini duyunca rahatladı.

Gece çok sıcaktı.

Âdeta içi yanıyordu. İçtiği soğuk su da hararetini dindirememişti.

Biraz da evin balkonunda oturdu. Az önce denizi yakan dolunay karşısında, bu kez onun yüreğini yakıyordu.


17 Ağustos’un ilk saatleri idi.

Alaettin saate baktı, “02.59, sabah namazına daha var,” dedi. Zor ile yatağa gitti.

Birkaç dakika sonra…

17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03.02’de her zaman iç içe olduğu halkı ile aynı kaderi yaşayarak deprem şehidi olan Gebze’nin en önemli değeri Alaettin Kurt’u rahmet ile anıyorum.