Dünyada ve Türkiye’de çağımızın düzensizliğe kayan sosyal ve coğrafik sorunları, üretim mekanizmalarında yerinde sayma ve modern dünyanın adalette dahil geriye gidişinin nedenlerini konuşmak lazım.
Görünen o ki önümüzdeki iki asrın öngörülerinde, insanlığı ciddi problemler bekliyor. İnsanlık bir doğal felaket, salgın ya da başkaca bir sorun ile evrende yok olmazsa önümüzdeki iki yüzyıl ciddi ve temelden birbirinden farklı değişimler yaşayacak.
Bu değişimlerin sonunda nüfus, üretim ve aidiyet açısından konsolide olan ülke ya da topluluklar ayakta kalırken, şehir devletleri haline gelmiş ve enfekte olmuş olanlar dünya tarihinde yok olacaklar.
Bu konuda birkaç bölümde fikirlerimiz paylaşacağız. Bu yazımızda öngörülerimizi kendi çerçevemizden anlatmaya ve eğer tartışma zemini olursa tartışmaya çalışacağız.
Tüm bu tartışmalara geçmeden önce bizi çok ilgilendiren bize ait olanlar ile başlamak lazım. Türkler daha doğrusu proto-türkler milattan önce 6 binlerde dünya üzerinde vardılar. Bu bilgiler güncellendikçe bu tarihin daha geriye gideceği konusunda ciddi iddialar var. Bu konuda eski yerleşimler ve anıtlar ortaya çıktıkça bambaşka bir dünyanın biz beklediğini görmemiz lazım.
Milattan önce 3 binli yıllarda Altay dağlarından Moğolistan’a doğru göçmüşlerdi bu arada Çin karasına doğruda bir göç olmuştu. Milattan önce 6. Yüzyılda Teoman Asya Hun İmparatorluğunu kurdu. Bu imparatorluk Çin’i o kadar baskı altına aldı ki Çin Seddinin inşasına sebep oldu.
Bu tarihten itibaren Asya ve Doğu Asya’da Türkler rejimleri ve o bölgelerin karar mekanizmalarında vazgeçilmez bir ırk oldular ve tarihi değiştirdiler. Asya Hun İmparatorluğunun yıkılmasında birkaç yüz yıl sonra Hazarın daha batısında Batı Hun İmparatorluğu kuruldu ve bu imparatorluk Balamir döneminde Gotları kavimler göçüne uğratarak Roma’ya doğru sürdü.
Roma imparatorluğunun ikiye bölünmesi ile Macaristan’a kadar gelen hunlar Atilla’nın başa geçmesi ile doğu Roma’yı tamamen ele geçirmiş Roma yakınlarına kadar gelmiş ve Papa 2. Leo’nun ricası ve veba salgınını etkisi ile Roma’yı işgal etmeden dönmüş ve şaibeli bir şekilde öldürülmüştü.
Doğuda 8. Yüzyılda yıkılan Göktürk Kağanlığından sonra Uygurlular Asya’nın hâkimi oldular. 10. Yüzyılda Karahanlılar tarih sayfasında ilk Müslüman Türk topluluğu olarak tarih sayfasında yerini aldı. 1071 yılında Büyük Selçuklu İmparatorluğu Anadolu’ya hâkim oldu.
Avrupa’da Mısır Suriye ve Anadolu’da Çin ve Hindistan sınırında Türk hakimiyeti şimdiki verilerimize göre yaklaşık 8 bin yıldır hep var oldu. En son Türk göçü Moğol istilası sırasında Anadolu topraklarına doğru oldu ve Türk kavimleri bu istila sırasında parçalandı ve Asya doğu Asya coğrafyasında birçok alanda bazen bir devlet bazen de bir azınlık olarak yaşamaya devam ettiler. Moğolların aslında bu saldırgan ve hükmedici etkiyi Türk Kavimleri ile kan bağı olduğu için yapabildikleri konusundaki tartışmalar sürüyor.
Bu uzun tarih ziyaretinin amacı aslında Türklerin düşmanının neden çok olduğunu da ortaya koyuyor. Çin seddinden Roma yakınlarına kadar çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş bir ırkın düşmanını olmasından doğal ne olabilir?
Ama aslında temel sorun bu düşmanlıktan çok bu ırkın özellikle Asya coğrafyasında hemen alev alabilecek kav etkisinin olması. Yani bu coğrafyada hızla hakimiyet kurabilecek genetik yapısı.
Beklide bu sebeple özellikle son 2 yüzyıldır bu Türk kavimlerinin bir araya gelmesi engellendi, devletleri yıkıldı. Atatürk olmasaydı son otuz yıl öncesine kadar dünyada bağımsız bir tane bile Türk devleti kalmayacaktı.
Başbuğ Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti işte bu nedenle Türklerin çoban ateşi olmuştur.
Türklerin kontrol altında tutulma çabası Çin başta olmak üzere tüm Asya devletlerinin vazgeçilmez güvenlik meselesidir.
Bu nedenle bu coğrafyada Türk olarak yaşamak çok zordur. Türkiye Cumhuriyeti Türklerin Avrupa’ya doğru yönelen Koç başıdır.
Tüm bu sebeplerle Anadolu’da kürt meselesi, Orta Asya’da Afganistan’da yaratılan ve orta Asya’yı dengesiz eden selefi iktidar, Uygur Türklerinin yok edilme çabası, Kazakistan ve Azerbaycan’da yaratılmaya çalışılan iç sorunlar, Ortadoğu’da ülkelerin şehir devletleri haline getirilerek çok sayıda azınlık üzerinden iç tartışmaların yaratılması aslında hepsi işte bu nedenle.
Bu konuda fikirlerimizi paylaşmaya işte bu girişten sonra başlayabiliriz.
Eğer bu gün farkına varmaz ve bir araya gelmezsek önümüzdeki yüzyılda tarih sayfasından silinme riskimizi ciddi olarak tartışmak zorundayız.