Sabahın karanlık ve serin zamanında uyandırırdı anam beni. Babam hazırlanmış olur, kapıda beklerdi. Ellerimizde seccadelerimiz.

Kısa ama hızlı yürüyerek ulaşırdık camiye. İçimdeki üşüme, kalabalığın aceleciliği, biraz baharat biraz, çokça gül kokan bileklerdeki tespihler.

Bir yer bulup otururduk. Babam eli ve gözleri ile küçük selamlar verirdi tanıdıklara. Huzurla kulağıma çalınan kuran. Huzur, iç çekmeler, aminler.  Hoca uzunca bayramdan, kardeşlikten vaaz eder, namazı anlatırdı camiye ilk gelenler için, Sonra bayram namazı.

Hep birlikte ama kendi yüreğinde yakararak kılınan bir namaz.

Namaz bitiminde el öpmeler, sarılmalar, sırt sıvazlamalar, küçük harçlıklar, kolonya ve şeker ile caminin kapısında bekleyen gençler, fısıldayarak kaybettikleri için dua isterler, gülümseyerek yolcu ederlerdi bizi camiiden.

Eve geldiğimizde anam kahvaltıyı hazırlamış olurdu.

Mevsimine göre. Kış ise; soba üzerinde kızarmış ekmek ve sahanda sucuklu yumurta kokusu, yaz ise; yeşil biber ve domates kızartmasının kokusu.

Çayın, yumurtanın peynirin ve en önemlisi bayram heyecanının lezzeti ile yenilen bir kahvaltı. Çok ve çeşitli değildi bizim çocukluğumuzda masalar, ama lezzetliydi.

Belkide mutluluğun, huzurun lezzetiydi hissettiğimiz. Kahvaltı biter bitmez anam giyinmeye gönderirdi bizi.

Birkaç gün önce alınan çoğunlukla da anamın geceleri uyumadan burada mecmuasından kalıbını çıkardığı, singer bir dikiş makinasında diktiği pantolonlar, gömlekler, örülmüş kazaklar, yastıklarımızın kenarında beklettiğimiz, ona bakarak uyuduğumuz ekşi deri kokan ayakkabılar, bir bir giyilir saçlar limon suyu ile düzeltilir ve salonda toplanılırdı.

Herkes yaş sırasına göre en başta anam babama sarılır bayramını kutlar sıra bize gelirdi.

Önce babamın sonra anamın eli öpülür, ilk harçlıklar alınır, kolonya ve şeker ile kutlama son bulurdu.

İşte o dakikadan itibaren kapı zili hiç susmaz, ellerinde torbaları ile çocuklar şeker toplamaya gelir, ramazan davulcusu, mahallenin bekçisi, babamın anamın ve bizim bayramlarımızı kutlar anamın mendil içine koyduğu harçlıklarını alır giderlerdi.

Birkaç saat sonra misafirler şık kıyafetleri ile kapımız gelir, kısa oturmalar ama neşeli sohbetler ile geceye kadar koşturmaca devam ederdi.

Bugün de bayram.

Babam ve anam yanımda değil artık.

Evimizin kapısını çalanlar her yaşadığımız yıl daha da azaldı.

Haşarı çocuklar sokaklardaki güvensizlik nedeniyle artık şeker toplamak için çıkmıyor, zilime de basmıyor, birkaç soğuk ve ayak üstü yapılan bayram ziyareti dışında bayramlaşma artık akıllı telefona yazılan birkaç cümle, bir iki fotoğraf ile yapılıyor.

Heyecansız, silik ve soğuk.

Çocukların heyecanını, mutluluklarını zaman değiştiremese de bizimkilerini çoktan değiştirdi.

Yaş aldıkça o bayram namazına gidilirken içimiz ürperten soğuğu, sabah kahvaltısının tadını, yastığımızın kenarına koyduğumuz bayramlık ayakkabılarımızı, tüm bunlardan yaşadığımız mutluluğu kaybettik.

Demek büyümek böyle bir şeymiş.

Küçük kalmayı başaranlar ve çocuklarımız başta olmak üzere herkesin bayramını kutluyorum. Sağlık ve huzur diliyorum.

İyi bayramlar.