Şimdi gelelim Türklerin koç başı olan Türkiye Cumhuriyetine. Atatürk ve silah arkadaşları ile kurulan bu cumhuriyet Osmanlı işgal altında iken kurulamasaydı o yıllarda dünyada bağımsız tek bir Türk devleti dahi kalmayacaktı.
Bulunduğu coğrafya bu doğu batı yolunun tam kapısı, bu nedenle Anadolu’nun Türklerden arındırılamaması
geçen yüzyılın iki dünya savaşından bile daha büyük bir etkiye sebep oldu. Özellikle 2. Dünya savaşında Almanya’nın kaybetmesinde coğrafi engel olması, savaş sonrası iki bloklu dünyanın “sınır taşı ülke” olarak coğrafyada bulunması nedeniyle hep Türkiye Cumhuriyeti hoşlanılmayan ama mecburen kabul edilen bir ülke olarak Anadolu’da var oldu.
Ellili yılların sonundan başlayarak orta doğu ve Asya’da değişen siyasal iklim, Baas milliyetçiliği üzerine kurulan Arap milliyetçiliği, Hitler nedeniyle soykırıma uğrayan Yahudilerin eski topraklarına dönerek İsrail devletini kurması, SSCB'nin kapalı ve askeri tedbirleri nedeniyle doğu batı soğuk savaşı.
Sonuçta Kav gibi bir çok ulusu etkileyip sistemini değiştirme potansiyeli olan Türklerin Anadolu’da başıboş ve özgür bırakılmayacak bir ulus olduğu gerçeğini tüm Avrupa’nın görmesine neden oldu.
Türkiye’nin iç huzurunu bozacak, bir takım dertler ile uğraşarak ekonomik gelişmesinin önüne geçecek bir dizi problem işte bu sebeple yaratıldı.
Önce 6-7 Eylül olayları ile Rum nüfusa saldırı,
Kıbrıs Rumlarını kullanarak Kıbrıs’ta Türk halkını yok etme çabaları Enosis rezaleti,
Türkiye’nin 1974 te Kıbrıs’a çıkarak bu soykırıma engel olması üzerine yaratılan ASALA terörü,
sağ sol kavgası terör ve anarşi ortamı sonrasında 12 Eylül 1980 askeri darbesi,
nihayet 1984 ten başlayarak PKK denilen terör örgütü ile yaklaşık 40 yıldır yapılan mücadele.
Türkiye hangi derdini çözerse bir diğeri önüne çıkarıldı.
Türklerin binlerce yıldır var olan problem çözme kapasitesi ve yeteneği olmasa bu kadar problem ile mücadele edecek bir devlet tarih sayfasında kalamaz.
Avrupa ve batı bununla da yetinmedi.
Türkiye’nin güneyinde önce Irak, ardından Suriye’de aslında Avrupa’nın gaz verdiği Baas diktatörlükleri, Amerikan ve İngiliz piyonu işid ve benzeri selefi örgütler ile yıkıldı.
Milyonlarca kaçak mülteci Türkiye’ye doldurularak ülkenin demografik yapısı bozuldu.
Güneyde var olan iki ülke 8-10 a bölünerek, dengesiz terörü besleyen, şehir devletleri haline getirildi ve İsrail’in karakol devriyesi yapıldı.
Irak ve Suriye’de kürt silahlı örgütleri eğitildi, donatıldı, yıllar içerisinde planlanan federasyon talebi için gerekli askeri güç kuruldu.
Aşırı selefi dinci örgütler, etnik bölücülere iltimas geçilerek halkın susturulması sağlandı.
Sonuç olarak; Anadolu’da üreten çağdaş demokratik bir Türkiye yerine, etnik kavgalar ile uğraşan, dini farklılıklar üzerinde ciddi savaşların yaşandığı, hakim ırkın yani Türk Milletinin demografik mühendislik ile azınlık haline getirilmeye çalışıldığı, ulusal üniter bir devlet yerine federasyon hayalleri ile ülkenin fiilen birkaç ülkeye bölündüğü bir Türkiye isteniyor.
Bu olabilir mi?
Tabi ki olabilir, tarih sayfasında bölünmüş federasyonlar şeklinde yok edilmiş bir Türkiye olabilir.
Önümüzdeki elli yılda dünyada kurulması planlanan bin şehir devletinden birisi haline gelebilir.
Bunun tek önleyicisi ve bu ülkeyi bu beladan koruyabilecek yegane şey binlerce yıldır genetiğimize işlemiş özgürlük kararlılığı ve teşkilatlanma yeteneğimizdir.
Bu konuda tüm aydın ve gelecek kaygısı olan Türk milliyetçilerinin çalışası fikir üretmesi bir araya gelmesi zorunludur.
Bu birlikteliğin ve yaratılması gereken yeni fikirlerin kaynağı Turan olmalıdır.
Son söz; Türklerin olmadığı bir dünya çok zevksiz olur. Turan bir fikir değildir. Eğer Türkler üzerine oynanan oyunlardan kurtulmaksa amaç, Turan tüm Türk Milletlerinin vazgeçilmez ideali ve sonucu olmalıdır.