Hemen yanı başımızda on gündür devam eden yeni nesil bir savaş yüzlerce masumun ölümü, savaşın yarattığı ahlaki çöküntü ile devam ediyor.

Bildiğimiz dünya tarihi boyunca savaşın olmadığı o kadar az zaman var ki.

Oysa savaşı galibi de kazanamıyor. 2. Dünya Savaşında milyonlarca insan hayatını kaybetti, Japonya’ya atılan iki atom bombasının etkilileri hala sürüyor.

Savaş sonrası kutuplaşan dünyada milyonlarca insan bu kutuplaşmanın etkisinde kaldı, ülkeler coğrafyası değişti, tiranların yok edilmesi yalanı ile yeni tiranlar yaratıldı. Avrupa’da biten savaş aslında mekân değiştirdi ve Afrika, Asya coğrafyasına taşındı.

1. Dünya Savaşı Osmanlı’yı yok etmek içindi, 2. Dünya Savaşı sanayi devriminin gücü elinde tutmak isteyen ülkeleri arasında oldu. Bu ikinci savaş iki ayrı yönetim şeklinin bir sınır ile karşılıklı durması ile son buldu.

Sosyalizmin yıkılması ile sınırlardan birisi dağılınca oluşan tek kutuplu dünyada hakimiyet savaşı yeniden başladı.

Sorun nerede neyin olacağı değil kimin nereye sahip olacağı olduğu için küçük ülkeler hızlıca parçalanmaya başladı. Avrupa’da Çekoslovakya, Yugoslavya ilk parçalananlardı.

Arap Baharı oyunu ile Libya, Irak, Suriye parçalandı.

Küçük şehir devletleri kurma amacı ve dengesizlik halinin yarattığı kazanımlar oyun kurucuların iştahını kabarttıkça bu parçalanmalar artık insan hakkı ihlalleri, savaş suçlarını bile konuşmadan azgın bir ahlaksızlığa dönüştü. Gazze’de yaşananlar bu büyük ahlaksızlığın en çok vücut bulduğu örnektir.

On gündür ilk olarak İsrail’in İran’a füze atması ile başlayan savaş olanca hızı ile ama yeni savaş konsepti ile sürüyor. İran’ın nükleer kapasitesini yok etme amacı ile pazarlanan bu savaşın asıl amacının bu coğrafya da güçlü ulus devlet istenmemesinin olduğu aşikardır.

Yeni dünya düzeni afyonunun asıl amacı küçük, güçsüz şehir devletleri kurmak ve hâkim olmaktır.

Bu konuda bu planın olabilirliği ya da olmazlığı konusunda önemli tartışmaların yapılması gereklidir hatta yaşamsaldır.

On günlük savaş aslında teorik bakış açımızın pratikte ne kadarını karşılayabildiğini de bize kanıtladı. Bu savaş bize önemli gerçekleri gösterdi. Birinci gerçek; uzun yıllardır İsrail’in “Büyük İsrail’i” kurma amacı ile tüm bölgeyi karıştırdığı hipotezinin yara alması, “Büyük İsrail’i” aslında İsrail’in değil Amerika ve İngiltere’nin istediğidir.

İran’ın kırk yıllık ambargoya rağmen İsrail’e kafa tutması, İsrail’in Amerika’nın yardımına ihtiyaç duyması, burada oyunu yazanın Amerika olduğu ve İsrail’in sadece baş rol oynadığını ortaya koyduğu gibi, İsrail’in aslında gücünün tek başına ortalamada kaldığını ortaya çıkardı.

Sonuç olarak İsrail’in burada oyun kuran değil verilen rolü oynayan bir aparat olduğunu görüldü. İkinci gerçek; savaş teknolojisi savaşı kazanan asıl gücün caydırıcılık ve engellenemez silah sahipliliği olduğunun yani “güç oyunu bozar” fikrinin çok inanılan bir fikir olması sanal gerçekliğinin aslında bir illüzyon olması gerçeğidir.

Savaşı hala ve şükür ki hala akıl, bilimsel gerçekler ve inanmış asker kazanıyor.

Önümüzdeki yıllarda bu hatanın cezasını bu ütopyaya inanan ukala devletler çok çekecekler.

Bir süre sonra belki İsrail Amerika’nın yardımı ile bu savaşı kazanacak, İran’da rejim cezalandırılacak, belki birkaç ülkeye bölünmesi için çok mücadele edilecek, ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Bu coğrafya da artık herkes İsrail’in kâğıttan kaplan olduğunu gördü.

Cin şişeden çıktı.

Amerika çekilirse artık İsrail aslanların arasına düşmüş bir çakal haline gelecek. İran Humeyni’nin iktidara geldiği o karanlık yönetimden kurtulacak belki uzun yıllar acı çekecek ama kurtulacak.

İsrail’in şiddetli kamuoyu baskısı Netenyanu iktidarının sonunu getirecek fakat en güçlü sonuç; “Büyük Ortadoğu projesi” bir süre için rafa kaldırılacak.

Birinci Dünya Savaşı Osmanlı’nın yok edilmesi içindi. Uzun yıllardır süren 3. Dünya Savaşının amacı 1. Dünya Savaşında yapılamayan Sevr fikrinin ve Türklerin Anadolu’dan çıkarılmasıdır.

İsrail’in zayıflığı, İran’ın beklenenden fazla direnç göstermesi kısa sürede olsa Türkiye Cumhuriyeti’ne zaman kazandırmıştır.

Bu zamanı iyi değerlendirmek zorundayız. Eğitimde, adalette, yönetim biçiminde hızlı değişiklik yapmak, yaratılan yapay etnik sorunları kararlılık ile çözmek zorundayız.

Ama bunlar kadar önemli olan küçük şehir devletleri konseptine karşı ayrıntılı ve insana yakışır alternatif yaratmak zorundayız.

Bir kez daha dünyanın yaşanabilir bir yer olması için Türklere ihtiyaç duyulacak yeni bir çağa girdik.

Bir sığ ve reaksiyonel milliyetçilik fikri yerine tüm dünyayı içine alacak ve genlerimizde olan ve belki de on bin yıldır en iyi yaptığımız şeyi yapıp derebeylik fikrinin yerine kağanlıklar, sadık coğrafyalar için bir çekirdek devlet haline gelmeliyiz.

Ya Turan’ın sancağı olacağız ya da yok olacağız. Mesele bu kadar basit ve gerçek.