2018 yılına kadar kendisini “Milliyetçi” cenahta gören, hisseden vatandaşlarımız için 1969 yılında kurulan Milliyetçi Hareket partisi nerede ise mecburi istikametti.

O tarihe kadar MHP dışında siyasi partiler kuruluyor olsa bile “bütün nehirler denizlere akar” misali seçmen kendisini bir şekilde MHP’ye yönelmek zorunda hissediyordu.

MHP’de yapılamayan olaylı Kurultay sonrası bilindiği gibi başta Meral Akşener-Koray Aydın-Müsavat Dervişoğlu-Ümit Özdağ olmak üzere uzun yıllar MHP’de siyaset yapmış pek çok isim İYİ Parti şemsiyesi altında birleşerek partileştiler.

Aslında İYİ Partinin kurulması sonrası 03 Kasım 2002 yılından itibaren tek başına iktidara gelen AK Parti içinde tehlike çanlarının çaldığı hemen her kesim tarafından kabul ediliyordu.

Nitekim 2018 yılında yapılan genel seçim öncesi CHP ve İYİ Parti tarafından oluşturulan “Millet İttifakı” o günlerde hiçte küçümsenemeyecek bir başarıya imza atmıştı.

Arkasından 31 mart 2019 tarihindeki yerel seçime gelindi.

O tarihte yine CHP ile İYİ Parti arasında oluşturulan “Millet ittifakı” sayesinde çok uzun yıllar sonra CHP başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çok sayıda belediye kazanılmıştı.

14 mayıs ve 28 haziran 2023 tarihinde artık iyiden iyiye ortaya çıktığı gibi siyaseten hatalar yapılmasa şu an Türkiye’yi bambaşka bir siyasi kadro yönetebilecekti.

31 Mart tarihindeki yerel seçimin sonuçları ise hepimizin malumu.

Söz konusu tarih aralığında İYİ Partinin süreci yönetememesinden kaynaklı olumsuzluklar hem siyasi tablonun değişmesini engelledi hemde İYİ Parti içerisinde başka partilerin çıkmasına vesile oldu.

Genel başkanlığını Ümit Özdağ’ın yaptığı Zafer partisi

Genel başkanlığını Yavuz Ağıralioğlu’nun yaptığı Anahtar parti

Genel başkanlığını Yusuf Halaçoğlu’nun yaptığı Kutlu parti

Ve ismini yazsak bu sütunlara sığmayacak kadar “Milliyetçi tandanslı” parti kuruldu.

Bundan yıllar önce olduğu gibi bugünlerde pek çok noktadan “Kendisini milliyetçi olarak gören-hisseden bu siyasi partiler neden bir araya gelmiyor, neden birleşmiyor.?” soruları seslendirilmeye başlandı.

İşin doğrusu bir zamanlar bizde bu soruları soruyor ve cevap bulmayı bekliyorduk.

Ancak şu sıralar kendilerini Milliyetçi olarak tanımlayan siyasi partilerin dünya görüşlerindeki farklılıkları gördüğümüzde artık bu talebimizden vaz geçmiş duruma geldik.

Geçtiğimiz ay Ankara’da bir araya geldiğimiz uzun yıllardır Ülkücü hareketin içerisindeki bir siyasetçiye durumu sorduğumuzda “-Kendisini bu hareket içerisinde lider gören lider hisseden kim varsa tamamı bir siyasi parti kurdu ve o partinin başına geçti, bu isimlerin tekrar bir araya gelmesini beklemek artık hayal bile değil” cevabını vermişti.

Bu cevabı ilk anda biraz garipsemiş olsak ta sonra sonuna kadar hak verdik.

Dünya değişti.

Siyaset değişti.

Bu kadar değişim arasında ister istemez milliyetçilik anlayışı da değişti.

Bu kadar değişimin olduğu bir süreçte artık herkes kurduğu partinin en azından yüzde yedi oy alması için çaba gösteriyor.

Kendileri açısından da bize göre sonuna kadar haklılar.

Artık “Gemisini kurtaran kaptandır” söyleminin tavan yaptığı günlerdeyiz.