AK Partinin kuruluş tarihi bilindiği gibi 14 Ağustos 2001
AK Partinin iktidara geldiği tarih 03 Kasım 2002
Yani AK Parti kurulduktan yaklaşık 14 ay sonra iktidara geldi.
O tarihten bu zamana kadar 22 yıl geçti.
AK Parti bir şekilde aradan geçen 22 yıllık zaman dilimi içerisinde iktidarda kalmayı bildi.
AK Partinin iktidara geldiği dönemde iktidarda bulunan DSP-MHP-ANAP hükümeti ekonomik olarak ipleri elinden kaçırmış, arkasından “Asrın felaketi” olarak tanımlanan Marmara depremi dolayısı ile ortaya çıkan olumsuzluklar sonrasında siyaseten çok büyük yara bere içerisinde kalmıştı.
Bu kadar olumsuzluk sonrası aslında AK Partinin iktidara gelmesinin önünde nerede ise hiçbir engelin kalmadığı o günleri yaşayanlar tarafından da çok net bir şekilde biliniyordu.
AK Partinin iktidara geliş sebepleri ile ilgili olarak çok sayıda görüş söylenebilir.
Ancak o günlerde akılda kalan iki gerekçe vardı.
Bunlardan birisi AK partinin seçim programında “iktidara geldiğimiz takdirde AB’ye giriş için var olan tüm ödevlerimizi yerine getireceğiz” söylemiydi.
Nitekim seçim sonrası kurulan hükümette Ali Babacan AB ile ilişkilerden sorumlu bakan olarak görevlendirilmişti.
19/12/2004 yılında Sabah gazetesinde yayımlanan haberde dönemin başbakanı Erdoğan, Ankara'da coşkuyla karşılanmıştı.
Kızılay'daki AB şöleninde konuşan Erdoğan, "Hamdolsun tarihi aldık, başarı halkımızın" dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Brüksel'in ardından Ankara'ya dönüşünde coşkuyla karşılandı ve AB'den müzakere tarihi alınması Kızılay'da binlerce vatandaşın katıldığı AB Şöleni'yle kutlandı. Brüksel'den önceki gece Türkiye'ye dönen ve geceyi İstanbul'da geçiren Erdoğan, dün öğle saatlerinde Ankara'ya gitti. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le birlikte indiği Esenboğa Havalimanı'nda büyük bir karşılama töreni hazırdı.
KIZILAY'DA AB ŞÖLENİ
Bakanlar, milletvekilleri ve partililerden oluşan onlarca araçlık konvoyla yola çıkıldı. Başbakan ve Gül, üzerinde 'Başbakanlık' yazan üstü açık otobüse bindiler. Şehre girişte, sokaktaki vatandaşların sevgi gösterilerine el sallayarak karşılık veren Erdoğan ve Gül, Kızılay'a tam 2 saatte ulaşabildiler. Erdoğan ve beraberindekileri Kızılay'da, meydanı dolduran coşkulu bir vatandaş topluluğu karşıladı. Erdoğan ve Gül, hazırlanan platformun üzerine çıkarken, halk coşkuyla alkışladı, balonlar uçuruldu, havai fişek gösterisi başladı. Yoğun güvenlik önlemi altındaki şölende ilk konuşmayı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yaptı. Gül, iki yıldır gece-gündüz çalıştıklarını belirterek, "Hepimiz bu davanın sonsuz savunucuları olduk”
O günlerde AK Partinin iktidara gelmesine vesile olan bir başka hadise ise “İktidara geldiğimizde 3 Y’ye yani Yoksulluğa-Yolsuzluğa ve Yasaklara son vereceğiz” söylemi çok önemli rol oynamıştı.
İşin doğrusu AK Partinin iktidara geldiği ilk dönemde AB’ye giriş söylemi prim yapmışa benziyordu.
Ne zamanki AK Parti iktidarı AB’ye girme iddiasından vaz geçti işte o andan sonra Türkiye içerisinde kapanan bir sürece girerek “yerinde say” noktasına geldi.
Özellikle 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimden CHP çok uzun yıllar sonra birinci parti çıkıp Türkiye’nin nerede ise tüm Büyük şehir belediyelerini kazanınca son derece sıkıntılı bir süreç yaşanmaya başladı.
Türkiye çok partili siyasi hayata geçtikten nerede ise 75 yıl sonra ilk kez bir siyasi partinin İl başkanının iktidar tarafından atanmasına şahit oldu.
Türkiye çok uzun yıllar sonra seçmenin verdiği helal oylar ile seçilen belediye başkanlarının bir şekilde görevden alınarak ceza evine gönderilmesine şahitlik etti.
Savunulan mesele “Yoksulluk-Yolsuzluk ve yasakların” kaldırılacağı noktasındaydı.
CHP’nin İstanbul il başkanlığına kayyum atandığı süreci hepimiz naklen yayın gibi takip ettik.
Bir kısım “İl başkanı Özgür Çelik’in il başkanlığı yapması yasak” diyor.
Emniyet güçleri “CHP’lilerin il başkanlığına girmesi yasak” diyor.
RTÜK “ Kayyum olarak atanan Gürsel Tekin’in partiye girmesi sırasında televizyonların çekim yapması medya mensuplarının haber yapması yasak” diyor.
Genel bir tanımlama ile “ Seçim ile de olsa AK Partiden başka var olan siyasi partilerin iktidara gelmesi de yasak” noktasında bulunuyoruz.
Bunlar demokrasiye uyan uygulamalar değil.
Binlerce polis zoru ile partiye giren bir kayyum görüntüsünün başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada yaratacağı olumsuzluğu düşünebiliyormusunuz.
Hani “Seçim ile gelen seçim ile gidecekti”