"Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım
Bazen gözyaşı oldu, bazen içli bir şarkı
Her anını eksiksiz, dün gibi hatırlarım"
Aynı şarkıyı farklı zamanlarda söylüyorduk. 30 yıl önceki ben ve 55 yaşımda ben.
30 yıl önce öğrencilerimi eve gönderince okul bahçesi sessizliğe gömülürdü. Rüzgârın sesinden başka bir ses kalmazdı.
Amasya Gümüşhacıköy ilçesi Çal köyünde Seyir Kıranı tarafından güneş batar, her yer karanlığa boyanırdı.
30 yıl sonra sokak lambalarının aydınlattığı yoldan araba ve insan gürültüleri arasında Pendik'ten geliyorum Gebze'deki eve. Yeri geliyor güneşin doğuşunu da batışını da görmüyorum.
30 yıl önce tek başıma çıkardım Çal Köyü İlkokulundaki lojmanımdan sohbete, çaya, Sakallının Hasan'a, Eyüp hocaya, Muhtar Ali'ye, Bakkal Osman'a, Kekliğin Ahmet'e giderdim. Kapımı çalardı Apuk, Hazım, Nazım, Rus Ali...
30 yıl sonra artık kimse kimsenin kapısını açmıyor da çalmıyor da.
Lojmanlar satıldı, kalanlar da bakımsızlıktan yıkıldı. Sohbetler yolda, cafede, iş yerinde yapılır oldu.
30 yıl önce ikiz öğrencilerim Hüseyin ve Osman'ın yavru getirdikleri köpeğim Boncuk yok artık. Uçar'ı alıp ava gidemiyoruz.
Oduna gittiğimiz emanet eşek de yok.
Okulun suyunu kesen de yok artık.
Sıcak sınıfa gelsinler diye sabah yedide kalkıp sobasını yaktığım ve akşam tozunu toprağını öğrencilerim ile temizlediğim, sınıfım da yok.
Okumaları için gayret ettiğim öğrencilerim de yok.
30 yıl sonra site kapısını bekleyen köpeğin ve Pendik milli eğitim bahçesinde doğup büyüyen kedilerin başını ancak okşuyorum.
Eve gelince beni bekleyen muhabbet kuşum bana en güzel şarkıları okuyor.
Arayıp soran veya selam gönderen öğrencilerimin yerini dertleri bitmeyen, işi bitince arayıp sormayan büyükler aldı.
30 yıl önce beni taşıyan beyaz Renault taksim ile ite kalka veya Apuk’un minibüsü ile tıka basa giderdik Gümüşhacıköy’e.
30 yıl sonra otomatik arabamızda seyahat eder, Marmaray ile İstanbul’u uçtan uca, metro ile alttan alta gezip duruyoruz.
30 yıl önceki samimiyet, doğallık, insan ilişkilerindeki sıcaklık; yerini modern hayatın getirdiği stres yüklü günlere, yapay gündemlere, arkadan vuranların dünyasına dönmüş.
"Nasıl da geçti habersiz o güzelim yıllarım..."