İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar geçen süreçte olduğu gibi, gelecekte de insanların birlik ve beraberlik içinde bir arada yaşamaları bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu birlik ve beraberliği sağlayan başlıca unsurlar ise; örf ve adetler, gelenek ve görenekler, dini inanışlar, milli duygular, ortak değerler, milli ve dini bayramlardır.
Milli bayramlar; Millet olmamızın önemini anlamamızı sağlamak ve toplumun değerlerini yaşatmak adına çok önemlidir Milli Bayramlar toplumlarda millî duyguların pekişmesi, sürekli taze ve canlı tutulması yanında toplumun birlik ve beraberliğini sağlama, ulus olma, aynı kederi, tasayı, kıvancı paylaşma ve beraber yaşama gücünü kuvvetlendirir.
Milli bayramlarına sahip çıkan toplumlar her zaman daha iyi bir geleceğe sahip olmuşlardır. Bunun için milli bayramların her yıl günü geldiği zaman milletçe sevinçle, coşkuyla kutlanması gerekir.
Dini bayramlar ise; Aynı dini inanca sahip insanların birlik beraberlik içinde olduğu, çıkarsız saygı ve sevgi gösterildiği, mutlulukların yaşandığı günlerdir.
Müslüman toplumlarda biri Ramazan Bayramı diğeri Kurban Bayramı olmak üzere iki dini bayram vardır.
Oysa son yıllarda geçmişten gelen, nesilden nesile devam eden ve bizi biz yapan; örf-adet, gelenek ve göreneklerimiz yani millî kültürümüz gibi önemli değerlerimiz erozyona uğramaktadır.
Bu erozyon özelikle büyük kentlerde yaşayan insanlarda daha çok yaşanmaktadır. Ekonomik şartlar, yabancı kültürlerin milli kültürümüz üzerindeki baskısı her geçen gün artarak devam etmekte ve insanlarımızın milli kültürümüzden uzaklaşmalarına sebep olmaktadır.
Örneğin; ne milli bayramlarımız ne de dini bayramlarımız eskisi gibi coşkuyla kutlanamamaktadır.
Günümüzde bayram denildiği zaman valizini toplayıp tatil beldelerine koşmak, tatil yapmak geliyor akıllara.
Oysa bayramlarda akraba, komşu ziyaretleri yapmasak, Kurban Bayramında çocuklarımızla birlikte kurbanımızı kesmesek, ramazan ayında oruç tutmasak çocuklarımıza, gelecek nesillerimize kurban kesme, oruç tutma ibadetini nasıl aktaracağız, kurbanımızın etini ailemizle, konu komşumuzla ve fakir insanlarımızla paylaşmadıkça; toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutmayı, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmayı çocuklarımıza nasıl öğreteceğiz.
Bütün olumsuzluklara rağmen imkânı olanlar tatil beldelerine koşma yerine, memleketlerine giderek hem ziyaret hem de tatil yapmaya çalışabilirler. Gidemeyenler ise komşularını, yakınlarındaki akrabalarını ziyaret etmeyi unutmasınlar.
Sonuç olarak belirtmek istediğim;
Dini bayramlarımız yeme, içme ve sevinç günleri olması yanında, dinimizde Allah’a ibadetten sonra en çok saygı ve iyilik yapılması emredilmiş, onlara karşı “öf” bile denmesini yasaklanmış olduğu annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını alalım,
Diğer aile büyüklerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı ve tanıdıklarımızı ziyaret ederek hal ve hatırlarını soralım ve gönüllerini alalım.
Hastanelerde ve evlerde yatan hasta yakınlarımızı ziyaret ederek şifa dileklerimizi sunalım,
Çevremizdeki yoksullara, yetimlere, kimsesiz ve bakıma muhtaç olanlara yardım elimizi uzatalım, onların da bayram sevinci yaşamalarını vesile olalım,
Bizden hayır, dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua edelim, ruhları için hayır ve hasenatta bulunalım.
Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya ve aralarını bulmaya çalışalım.
Birlik ve beraberliği sağlayan unsurlar olan gelenek, görenek, örf, adet ve dini inanışlarımızı, milli duygularımızı canlı tutalım,
Ortak değer ve ortak miraslarımızı korumak ve tüm bunları geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza benimseterek gelecek kuşaklara taşımak adına;
Gelin ister milli bayramlarımızda, ister dini bayramlarımızda tatil değil“Bayramları Bayram Gibi Yaşayalım!”
Hayırlı bayramlarınız olsun.