İnsanoğlu yaratılışından günümüze kadar geçen süreçte olduğu gibi, bugün de gelecekte de birlik ve beraberlik içinde bir arada yaşamak zorundadır.

Ancak insanların birlik ve beraberlik içerisinde yaşamalarını sağlayan belli başlı unsurlar vardır.

Bu unsurlar ise; gelenek ve görenekler, dini inanışlar, milli duygular, ortak değerler, milli ve dini bayramlardır.

Gelenek ve görenekler bir toplumun gelenek ve görenekleri o toplumu ayakta tutan ve varlığını devam ettirmesini sağlayan en önemli toplumsal yaşam biçimlerinden birisidir. Gelenek ve görenekler, toplumu tarih sahnesinde milletleştiren önemli bir unsurdur.

Dini inanışlar örf ve adetlerimizde, konuşma biçimimizden, giyinişimize varıncaya kadar; aile içinde büyüklerle küçüklerin ilişkilerinden, komşularımızla olan ilişkilerimize varıncaya kadar her türlü gelenek ve yaşama biçimimizde dininin etkisi vardır.

Milli duygular bireylerin kendilerini bir topluluğun parçası olarak görmelerini sağlar ve aidiyet hissini güçlendirir. Bu duygular, toplumun kültürel ve tarihsel özellikleriyle şekillenir ve bireylerin kimlik oluşumunda rol oynar.

Ortak değerler toplumun her kesiminin özlem duyduğu ve merkezi önem atfettiği değerler olarak karşımıza çıkıyor. Adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik, refah, dürüstlük, aile ve çevre bilinci v.b ortak değerlerimizdir.

Milli ve dini bayramlarımız; millî ve dinî duygular, inançlar, örf, adet ve gelenekler ile bütünleşerek sevgi, saygı, kardeşlik ve paylaşmanın, yardımlaşma ve dayanışma geleneğinin yaşatıldığı, birlik ve beraberliğimizin tazelendiği, insanlarımızın birbirine daha fazla yakınlaştığı en güzel ve önemli günlerdir.

Oysa son yıllarda geçmişten gelen, nesilden nesile devam eden ve bizi biz yapan; örf-adet, gelenek ve göreneklerimiz yani millî kültürümüz gibi önemli değerlerimiz erozyona uğramaktadır.

Artık çoğu İnsanların bayram coşkusu, bayram heyecanı kalmamış. Birey olarak, millet olarak artık eski bayramların coşkusunu yaşamıyoruz.

Nerede O Eski Ramazanlar dediğimiz gibi, “Nerde o eski bayramlar” diyoruz.

Her bayram dönemlerinde hissettiğimiz o eski bayramlara özlem duygusunu genç neslin çoğusu bilmez.

Evet, bayramlar artık eski bayramlar gibi kutlanmıyor.

Eskiden bayram havası, bayram coşkusu tüm insanlara hâkimdi.

Daha günler öncesinden bayram hazırlıkları, bayram temizliği, alışverişler yapılır, bayramlıklar alınırdı. Ocaklarda, sobalarda bayram tatlıları pişirilir, gelecek misafirler için ikram edilecek yemekler hazırlanırdı.

Uzaktan gelecek aile yakınları özlemle beklenirdi. Arife günleri ya da bayram namazı sonrası mezarlıklar ziyaret edilir, mezarlar temizlenir, Kuran okunur, dualar edilirdi.

Erkekler bayram namazına gider, evde ise bayram yemekleri hazırlanır sofralar kurulurdu. Bayram namazından sonra herkes bir komşusunu birlikte bayram yemeği yemek için evine misafir ederdi.

Hep beraber sofraya oturulur, Allah ne verdiyse yenilir, içilirdi. Sonra evde bayramlaşma yapılırdı.

Yetişkinler önce yakın akrabalarını sonra hasta ve büyükleri ziyaret ederdi. Hal hatır sorulur, gönüller alınır, küsler barışır, dargınlıklar giderilirdi. İadeyi ziyaretler yapılırdı. İnsanlar birbirleriyle daha çok etkileşim kurarlardı.

Bayram coşkusu sadece yetişkinlerde yoktu, çocuklarda en az büyükler kadar heyecanlıydı. Her bayramda kendilerine alınacak yeni bir elbiseyi, yeni bir çift ayakkabıyı dört gözle beklerdi. Evde yapılan bayramlaşma sonrası bayram şekeri toplanmaya çıkılırdı.

Şimdilerde durum biraz farklı, köyden kentlere yoğun bir göçün olması, ekonomik olarak insanların daha iyi imkânlara sahip olması, günlük kıyafetlerin eski bayramlık kıyafetlerden daha iyi olması, teknolojinin gelişmesi bu alışkanlıklarımızın birçoğunu unutturdu.

Teknoloji her konuda insanlığa fazlasıyla imkânlar sağlıyor olsa da, diğer yandan da duygularımızı, düşüncelerimizi ve geleneklerimizi zaman içerisinde unutturdu. "Nerede o eski Bayramlar" dememize eskiye özlem duymamıza sebep oldu.

Maalesef günümüz çocuklarına aileler tarafından yeterince görev ve sorumluluk verilmez oldu. Örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi, bayram coşkularımızı kendimiz yaşamadığımız gibi çocuklarımıza da yaşatmıyoruz..

Oysa bayramlarda akraba, komşu ziyaretleri yapmasak, Kurban Bayramında çocuklarımızla birlikte kurbanımızı kesmesek, ramazan ayında oruç tutmasak, çocuklarımıza, gelecek nesillerimize kurban kesme, oruç tutma ibadetini nasıl aktaracağız. Kurbanımızın etini ailemizle, konu komşumuzla ve fakir insanlarımızla paylaşmadıkça toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutmayı, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmayı çocuklarımıza nasıl öğreteceğiz.

Sonuç olarak belirtmek isterim ki;

Görüldüğü üzere aslında özlediğimiz, özlemle yâd ettiğimiz eski bayramlarımız değil de hep birlikte eskittiğimiz, değerini yitirdiğimiz, kaybetmeye başladığımız; adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimizden başka bir şey değil.

Dini bayramlarımız yeme, içme ve sevinç günleri olması yanında, dinimizde Allah’a ibadetten sonra en çok saygı ve iyilik yapılmasını emretmiştir.

Bu sebeple bayramlarda öncelikle annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almak,

Diğer aile büyüklerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı ve tanıdıklarımızı ziyaret ederek hal ve hatırlarını sormak, gönüllerini almak,

Hastanelerde ve evlerde yatan hasta yakınlarımızı ziyaret ederek şifa dileklerimizi sunmak,

Çevremizdeki yoksullara, yetimlere, kimsesiz ve bakıma muhtaç olanlara yardım elimizi uzatmak, onların da bayram sevinci yaşamalarını vesile olmak,

Bizden hayır, dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmek, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmak.

Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya ve aralarını bulmaya çalışmak.

Birlik ve beraberliği sağlayan unsurlar olan gelenek, görenek, örf, adet ve dini inanışlarımızı, milli duygularımızı canlı tutmak,

Ortak değer ve ortak miraslarımızı korumak ve tüm bunları geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza benimseterek gelecek kuşaklara taşımak adına;

Gelin ister milli bayramlarımızda, ister dini bayramlarımızda tatil değil “Bayramları bayram gibi yaşayalım!”

Bütün olumsuzluklara rağmen tatil beldelerine koşma yerine, bayramlarımızı ruhuna uygun olarak ailemizle, akrabalarımızla ve komşularımızla birlikte yaşayalım, yaşatalım.

Bayram ziyaretlerine özel araçlarıyla köylerine, kentlerine gideceklerin önce araçlarının bakımını yaptırmaların, sonra da trafik işaretlerine ve kurallarına dikkat ederek yolculuk yapmalarını rica ediyorum.

Kurban Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun.