Bizim gazete ile evin arasını google tam olarak seksen metre gösteriyor. Son derece kısa mesafe olan bu alanı yürüyerek geçmekten başka çare yok.

Ancak bu kadar kısa mesafede bile nerede ise her Allah'ın günü karşımıza çıkan bir vatandaşımız "-Yüksel bey bir gazeteci olarak falanca konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz ?" sorusunu yönelttiğinde, muhatabımız daha ağzımızı bile açmadan başlıyor sorduğu sorunun cevabını makinalı tüfek gibi vermeye.

Biz de bu durumların dayanılmaz eziyetini çekmek durumunda kalıyoruz.

Bu durum ile nerede ise her platforma karşılaşma mecburiyetinde kalan birisi olarak muhatabımızın sorduğu soruya da daha sonra sorduğu soruya verdiği cevaba da sadece ve sadece tebessüm etmekten ve "-Sende haklısın" demekten başka çıkar yol bulamayan her aydının karşı karşıya kaldığı süreci yaşamak durumundayız.

Şöyle dikkatli bir şekilde bakın, etrafınızda kim varsa yan yana geldiğinizde karşınızdakinin ilk kelamı “Kimse kimseyi duymuyor, hiç kimse karşısındakini dinlemiyor, herkes bildiğini okuyor, böyle olunca da  tüm konuştuklarımız karanlıkta kayboluyor”  şeklinde oluyor.

Memleketin bu durumda olduğunu biz dahil aşağı yukarı bilmeyen yok, siyasi figürlerin bu kadar bir birine girdiği ondan sonra da siyasi partileri destekleyen yazar-çizer-düşünür kesiminin de “benim dediğim doğrudur, bundan başka gerçek yoktur” şeklindeki keskin çizgileri işleri iyice çığırından çıkarıyor.

Halbuki bizde “Evet derseniz tartışma biter” şeklinde muhteşem bir ifade var, saatler süren tartışmaların neticesinin hiçbir yere çıkmadığı bir dünyada iş dönüyor dolaşıyor “İstediğini söyleyen istemediğini duyar” noktasında düğümleniyor.

Biz en ufak bir problem dolayısı ile birbirimizi boğazlamaktan bir adım bile geri atmazken elin Avrupalısı  “İnsanlar birbirleriyle her zaman hemfikir olmak zorunda değildir. Peki görüşlerine katılmadığınız biriyle yapıcı bir tartışma nasıl yapabilirsiniz?” sorusuna yıllar önce cevap bulmuş ve o andan itibaren  “Tavukmu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” tartışmasını bir daha gündeme gelmemek üzere literatüründen silmiş.

Şimdi elin Avrupalısı “tartışma üslubu” ile ilgili olarak neler yapmış, hayata hangi kolaylıkları geçirmiş diye bakalım ondan sonrada başımızı ellerimizin arasına alıp “Neden bu haldeyiz.?” sorusuna cevap bulalım.

"How to Disagree: A Beginner's Guide to Having Better Arguments" (Nasıl İtiraz Edilir: Yeni Başlayanlar İçin Daha iyi Tartışma Yapma Rehberi) adlı bir kitap yazan Timandra Harkness, genel kanının aksine görüşlerine katılmadığınız biriyle tartışmaya girmek bazen olumlu sonuçları ve beklenmedik kazanımları da beraberinde getirebilir.

Uzmanlara göre, tartışma masasında görüşlerimizi daha iyi savunmak için 11 püf noktası olduğunu söylemiş ve bu püf noktalarını şöyle sıralamışlar.

1. Diğerlerinin söylediklerini iyi dinleyin

Tartışmanın en heyecanlı anında kendi meramımız anlatmak adına genellikle diğerlerinin söylediklerini dinelemeyiz. Ancak karşınızdaki kişinin söylediklerini asla göz ardı etmemeniz gerekiyor.

Londra'da bulunan Academy of Ideas'ın Direktörü Claire Fox, "Tartışmada karşı tarafın argümanlarının tamamen geçersiz olduğu ve kabul edilemeyeceği varsayılır" diyor.

 

2. Empati yapmaya çalışın

Mesele karşınızdaki insanın neler söylediği değil, aslında ne söylemek istediğini anlamakta yatıyor.

King's College London'dan davranış bilimci Kris De Meyer, "İnsanlar tartışmada bir pozisyon alıp kendilerini sipere sokuyorlar ve bunun sonucunda da tartışma bir kavgayla sonuçlanıyor" diyor.

Uzmanlar, tartışmanın sonuçsuz kalmamasının yolunun ise karşı tarafından ne söylemek istediğini anlamaktan ve empati yapmaktan geçtiğini söylüyor.

3. Karşınızdaki kişinin söylediklerini tekrarlayın

Kris De Meyer, "Görüş ayrılıkları genellikle yanlış anlamalardan dolayı daha da derinleşir" diyor.

Kris De Meyer'e göre, bunu aşmanın yolu karşınızdaki kişi "hah, ben de bunu demeye çalışıyorum" diyene kadar söylediklerini tekrarlayıp doğru anladığınızdan emin olmaktan geçiyor.

4. Çatışma noktasını erkenden keşfedin

İnsanlar çok farklı nedenlerden dolayı birbirleriyle tartışabilir.

İngiltere'de bulunan Loughborough Üniversitesi'nden Sosyal Etkileşim Profesörü Liz Stokoe, "Ortaya çıkan çatışma noktasını çok erken aşamada keşfedin" diyor.

Stokoe, çatışmanın esas nedeni ne kadar erken fark edilirse, çözüm de o kadar kolay olur. Zira insanların görüşleri zaman geçtikçe ve tartışma uzadıkça kemikleşme eğilimi gösterir.

 

5. Anlaştığınız konuları tespit edin

Tartışmanın olumlu bir sonuçla noktalanması için tartışmaya konu olan uzlaşma ve uzlaşamama alanlarının tespiti büyük önem taşıyor.

Jesus College Cambridge'den Siyaset Felsefesi öğretim görevlisi Clare Chambers, "Eğer temel ilkeler üzerinde uzlaşma sağlayamazsak, o zaman sağlıklı bir tartışma yürütemeyiz" diyor.

6. Konfor alanınızın dışına çıkın

Ay Gallo, iş arkadaşlarına yapıcı tartışmalar yapmalarına yardımcı olan bir iş yeri dinamikleri uzmanı.

Gallo, birlikte çalıştığı kişilere "kendilerini rahatsız hissedecek derecek düşüncelerinin derinine inmelerini" öneriyor.

Gallo'ya göre, insanlar konfor alanlarının dışına çıktıkları ölçüde yaratıcı olur ve farklı görüşlere açık hale gelir.

 

7. Hiçbir şeyi kişiselleştirmeyin!

Tartışmalar her zaman hakaretlerin havada uçuştuğu noktalara gitmek zorunda değildir. Yapıcı bir tartışma için kişisel hakaretlere asla başvurmamanız gerekiyor.

Washington'da bulunan Brookings Institution'dan araştırmacı Jonathan Rauch, "Tartıştığınız kişinin değil, tartışmanın peşinden gidin" diyor.

8. Duygusal değil, akılcı olun

Dilinizi tutmayı, derin nefes almayı ve tartışmaya akılcı bir şekilde yaklaşmayı deneyin.

Yale Üniversitesi'nden Astronomi Profesörü Deborah Fisher, bilim insanlarının birbirleriyle olan görüş ayrılıklarını yansıtma biçimlerinden çok şey öğrenebileceğimiz görüşünde.

Fisher, "Bilim dünyasında insanlar kendi gerçekleri ve doğrularına duygusal bir şekilde yapışıp kalmaz. Görüşlerini gerektiği durumda değiştirmek için karşı görüşleri de barındıran sağlam tartışmalara izin verirler" diyor.

9. Kendinizden şüphe edin

Brookings Institution'dan Jonathan Rauch, "Kendinizden şüphe etmeyi öğrenin. Haklı olduğunuza net bir şekilde inanıyor olmanız sizi haklı yapmaz. Aksine çok büyük ihtimalle hatalı olabileceğini gösterir" diyor.

Jesus College Cambridge'den Clare Chambers da aynı fikirde: "Yaptığınız varsayımları sorgulayın ve takındığınız tutumun sınırlarını bilin."

10. Hatalı olduğunuzda kabul edin

Tartışmaların bir parçasını da bazen hatalı olduğunuzu kabul etmek oluşturur. Küresel inovasyonu destekleyen bir vakıf olan Nesta'nın CEO'su Geoff Mulgan, "Önemli olan bir tartışmayı kaybettikten sonra da yola devam edebilmek. Gerçek cesaret ve olgunluk burada yatar. Bir konuda hatalı olduğu için kimse kendini kötü hissetmemeli" diyor.

 

11. Zaferinizi zarif bir şekilde yaşayın

Ve son olarak, önemli olan bir tartışmayı nasıl kazanacağınızı bilmek ve bu zaferinizi zarafetle karşılamak. Kaybetmeyi hazmetmek başka bir şey ama kazanmayı bilmek de çok önemli.

Uzmanlar, tartışmanın istediğiniz gibi sonuçlanması halinde karşı tarafı aşağılamadan, vakur ve olgun bir şekilde davranmak gerektiğini söylüyor.

Temennimiz bizim ülkemizde tavan yapan söz konusu uzmanların sayısın en aza inmesi.

Ancak o zaman rahatlayabiliriz.