Günümüz, yaşadığımız zaman dilimidir. İnsanoğlu edindiği verilerle geçmişe dönük bir tahminde bulunur. Bu tahminin adına tarih denilmektedir. Dilerseniz «Yunus, 1330 yıllarında yaşamış bir halk ozanıdır.» önermesinden hareket ederek bunu açıklamaya çalışalım.

Önermemiz, elimizdeki belgelere göre Yunus isminde birinin Anadoluda yaşadığına işaret etmektedir.

Yine belgelere göre Yunus şiir yazmıştır. Yunus şiirlerine çok benzemesi nedeniyle başka kişilerin şiirlerinin Yunus’un zannedilmiş olma olasılığı da yüksektir.

Ancak bunlar bizim elimizdeki verilerle yaptığımız çıkarımlardır. Sonuç olarak biz Yunus’u hiç görmedik, tanımadık, hatta onu gören birini de tanımıyoruz. İşte fütüristtik açıdan bakıldığında tarih geçmişi tahmin etmektedir.

Tarih nasıl ki geçmişi bu bakış açısıyla tahmin ediyorsa, aynı biçimde eldeki bilgilerle geleceği de tahmin etmek mümkündür. İşte geleceği tahmin eden bu alana futurizm denilmektedir.

Fütüristlerin, geleceğe yönelik tahminlerinden söz edecek olursak, gelecek Dünya örgütlenmesini dörde böldüklerini söyleyebiliriz. Bu yaklaşımda Mavidünya, Sarıdünya, Yeşildünya ve Kırmızıdünyadan söz edilmektedir.

Mavidünya, devasa şirketleri ifade etmektedir. Her sektör, bu ifadenin içerisinde yer alabilir ama bu büyük şirketlerin artık hegemon hale geldiğini pek rahat söyleyebiliriz. Bu şirketler o kadar büyüyecek ve o kadar entegre çalışacaklar ki başkalarının ne bunlarla rekabeti münkün olacak ne de buna izin verilecek denilmektedir.

Dünya’nın tasarım, üretim, tüketim vs.. Bütün işlerini bu şirketler yönetecek. Prensipleri bu şirketler koyacak. Burada teknolojiyi, genetiğiyle oynanmış, çiplerle desteklenmiş insanlar ilerletecekler.

Dolayısıyla çok az sayıda insan, yüksek teknolojinin de desteğiyle çok fazla ürünü üretir hale gelecek.

Sarıdünya olarak gerçekten zeki ve üstün yetenekli insanların girişimleri tarif edilmektedir. Az sayıda olabileceği ve az sayıda olmasına müsaade edileceği belirtmektedir. Mavidünyanın henüz yapamadığı bazı hizmetleri, mavidünyada başarılana kadar satacakları öngörülmektedir.

Ancak bu hizmetler de pazaryeri üzerinden sunulabilecektir. İnsanlar yeteneklerini pazaryerinden satışa çıkaracaklar, eğer mavidünya da bu yeteneklere ihtiyaç varsa değerlendirilecektir. Sarı dünyadakiler taleplere göre kendilerine şekil verecek, yeni şeyler öğrenerek hizmet vermeye devam edeceklerdir.

Yeşildünyaya bakıldığında bu defa sivil toplum örgütleri ile karşılaşılmaktadır. Burada yardım yapmak esastır. Fakirleşen kitleleri yardımlarla ekonomik olarak ve mental olarak yukarıda tutmak hedeflenmektedir.

Ancak bu örgütlerin günümüzde de aslında topladığı paraların ancak yüzde 5 gibi bir kısmını dağıttığı kalanını ise faydadaşlarıyla paylaştıkları unutulmamalıdır. Yeni sistemde de bu anlamda bir değişim olmayacak denilmektedir. Yeşildünya sistemin kontrol mekanizması, sigortasıdır.

Mavidünyanın çok ileri gitmemesi ve kırmızıdünyanın sinirlenmemesi burada başarılmaktadır.

İş dünyasında olmayanların yaşaması yeşildünyanın garantörlüğünde olacaktır.

Bu Yeni Dünya Düzeni ilk bakışta güzel görülmektedir. Ancak gelişimin esasen fikirlerin çatışması sayesinde yaşandığı herkesin malumudur. İşte icat ve inovasyonun yapılabilmesi için bir kırmızıdünyaya ihtiyaç vardır.

Burada buluşlar gerçekleşecektir. Bunlar sürekli yeni fikirler üretecektir. Bin tane fikir konulacak bir tanesi çıkacaktır. Zaten esasen bu çıkan fikirde mavidünya tarafından satın alınacak ve çıkanlar da en nihayetinde batacaklardır.

Devletler ise yeni dünya’da sembolik yerlerdedir. Günümüz ulus devletlerinin esemesi okunmamaktadır. 

Devletlerin üzerinde şirketlerden söz edilmektedir.

Şu anda bile aslında bu şekilde merkeziyetsiz ve devletler üstü şirketlerden söz etmek mümkündür.

Gelecekte sayısal devrimin daha da ısınmasıyla birlikte çok az insan için iş olacağı tahmin edilmektedir.

İşte bu nedenle bu dev şirketlerin huzuru sağlamak adına hiçbir iş yapmayan, evinde oturan kişilere de evrensel vatandaşlık ücret ödemelerinden de bahsedilmektedir.

Ancak Dünya refah içinde yaşamak için çok fazla olduğu, nüfusunun azaltılması gerektiğine de sıklıkla vurgu yapılmaktadır.

Elit sınıf açısından bakıldığında fütüristik kurgu bu şekildedir. İşçi sınıfı açısından bu kurgu kabul edilecek midir?

Yoksa işçi sınıfının hiçbir şey söyleyememesi için tedbirler mi alınacaktır?

Veya işçi sınıfının bu kurguya hiçbir ses çıkaramaması, eli kolu bağlı oturması için hangi tedbirler alınmıştır.

Bir başka yazının konusu olsun.