Gittin; suyu çekildi canın, fikri deva gardaşım 

Ruhuma giryan düştü, toprağa canım düştü 

Gittin; yârına yâran oldun, zikri şifa gardaşım

Kendinle mahkûm ettin, ışıksız mahzendeyiz

Geceler hep karanlık, gündüze katran düştü.

         

Dünyamızı aydınlatan ay ile üç Süreyya yıldızı  

​Uçardık yedi kat göklerin vuslat penceresinde 

​Nur huzmesi gözlerin, tenhada çoğalırdı ziyası, 

​Semaya yönelirdik hûdiye, ana, kız ve gardaşım 

Gittin; sabrı tükendi dilin, lafzı merhem gardaşım

Gönlüme isyan düştü, şehrime figan düştü

Gittin; yoklukta varlık buldun, şükrü derman gardaşım

Gökyüzü ruhsuz kaldı, Süreyyalar izansız

Ay cefa girdabında, doktorlar nadan düştü.

Gömdüm gözyaşlarımla karanfilimi, ilkbahara 

​Ruhunu, Ülkü Han’ın cennet yüreğinde sakladım

​Toprak her zerresinde gülüm, aşkınla neşr olacak 

​Boy verip yeşerecek, her gülüşünde gardaşım 

Gittin; sırrı çözüldü kalbin, özü Kur’ an gardaşım

Dervişler üryan düştü, toprağa Rahman düştü

Gittin; ebedi yurduna göçtün, sözü dua gardaşım

Yitirdim yönümü ben, pusulam imamesiz 

Yollar dikenli yollar, bahtıma viran düştü.

Ey yitirdiğim güneşim, karındaşım sırdaşım

​Nasıl geçiyorum bilsen, karanlık sokaklardan 

​Korkudan titreyen düşlerimle, sarmaş dolaş

​Bir yanımda ayrılık ve hüzünle bakar ölüm

​Bir yanımda vuslatı ve esrarlı sunar ölüm 

​Bir muamma zamanın, iki mahkûmu kaldık 

​Ölüm bize göz kırpar ana, kız ve gardaşım

​Cennette cemalinle, buluşuruz gardaşım