Birbirimize ne kadar da çok benziyoruz. Fiziksel benzerliklerden bahsetmiyorum. Merhametsizlikten, acımasızlıktan, hayat hakkı tanımamaktan, gücün, güçlünün yanında konuşlanmaktan bahsediyorum. Kendine benzemeyene, kendinden olmayana merhamet etmeyen, merhameti kendi belirlediği sınırlara hapseden narsist bir insanlık, narsist bir toplum, narsist bir dünya. Kalbi çürümüş bir toplum, kalbi çürümüş bir dünya, kalbi çürümüş bir uygarlık.

Gözümüzün önünde, gözümüzün içine sokarcasına on binlerce Filistinli mazlum insan katlediliyor, dünyanın her köşesinde güçsüz ve mazlum insanlar ya öldürülüyor, ya da açlık ve susuzlukla baş başa bırakılıyor.  Bütün dünya kör, sağır ve eli kolu bağlı bir şekilde izliyor. Gören görmemezlikten geliyor, işiten kulağını kapatıyor ya da kapısını kilitleyip inzivaya çekiliyor. Ne zamanki kendi kapısı çalınınca yadakırılınca vaveylayı o zaman koparıyor.

İnsanlık öldü, insanlık artık aramızda yok. Haksız yere işi, aşı elinden alınan artık işsizin, aşsızın yanında insanlık yok.

Haksız yere mahkûm edilen, adaletin olmadığı yerde artık esir olanın yanında insanlık yok.

Liyakatin işlemediği, dayının sözünün bilgi ve tecrübenin sözünün önüne geçtiği yerde artık sürgün olan âlimin yanında insanlık yok.

Hak ve hukukun yerlerde süründüğü, hırsızın ve arsızın izzet-i ikram gördüğü yerde artık yetim olan ahlakın ve ahlaklının yanında insanlık yok.

Beytülmalin anlamının değiştiği, küçük bir azınlığın çıkarına hizmet eder hale geldiği yerde artık azınlık olan, kul hakkı yemeyen, dürüst vatandaşın yanında insanlık yok…

İnsanlık sadece Filistin’de değil, insanlık sadece Bosna’da değil, İnsanlık sadece Suriye’de değil bütün dünyada öldü. İnsanlık evimizde, insanlık sokağımızda, insanlık çalıştığımız işyerinde, insanlık coğrafyamızda öldü. İnsanlık artık aramızda yok. İnsanlık öldü ancak güzel hatıraları yaşıyor.

Bu yüzden televizyona çıkıp insanlık adına nutuk atanları izliyoruz. Bu yüzden sosyal medyada birbirlerine insanlık dersi verenleri takip ediyoruz. Bu yüzden zalimlerin mazlum durumuna düştüğünde hatırladığı “insanlığa insanlık” çağrısına şahit oluyoruz.  Kendi zalimliklerini kendilerine hak olarak kabul edip insanlığı bir başka zalimden bekler oluşları bu yüzden.

Bu yüzden dünyaya insanlık çağrısı yapıyoruz ama kendimize, içimize, kalbimize dahi duyuramıyoruz. Ölüler nasıl işitsin, insanlık öldü artık yaşamıyor.