Kendine hayat arkadaşı seçmek, seçtiği hayat arkadaşıyla evlenmek ve evlilik hayatını sürdürebilmek, toplumumuzda giderek zor ve problemli hale gelmeye başladı. Yeni evlenen çiftlerin çoğunun sevgisi ilk bir ayda, evlilikleri ilk bir yılda sonlanmış veya aile mahkemelerinde sonlandırılmak için gün saymakta.
Oysa birbirlerini ne kadarda çok seviyorlardı. Seksen milyon insan arasından ne kadarda seçici davranarak keşfetmişlerdi birbirlerini. Ruh ikiziydiler adeta birbirlerinin. Evlilik teklifleri sırf bu yüzden çok özel olmalıydı. Evlilik teklifleri için arge çalışması yaparak bugüne kadar kimsenin keşfedemediği bir yol ve yöntemle muhtemel pamuk prenseslerini mutlu etmenin formülleri üzerinde kafa patlatıyorlardı günlerce. Kimi havada, kimi karada, kimigökyüzünde, sürprizlerle dolu bir evlilik teklifini projelendirerek sunum yapıyorlardı. Doğrusu bu alanda çok başarılı ve gelecek nesillere ilham verecek projelere imza atanları da gördük zaman zaman. Ancak hayal edemedikleri bir evlilik teklifleri, hayal edemedikleri bir günde boşanma teklifiyle eşitleniyor ve o defter kapanıyor.
Ayakları yerden kesenbir teklifle başlayan bir rüya alemi, ayakları yere basmayan bir karabasanla son buluyor. Hayalinin prensesi yerini hayalet cadıya terk ediyor. O gökyüzünde, ayakları yere basmadan diz çöküp avuçlarını kocaman açıp sevgi sözcüklerini en muntazam şekilde şiirleştiren aşk ve meşk adamı gidiyor yerini çekilmez bir dağ adamına bırakıyor.
Umduklarının yanında buldukları kıyas götürmezdi. Bu işin sonu mahkemede biteceği ta başından belliydi. Çünkü çıtayı çok yüksek koyarsanız mutsuzluğunuz artar. Mutlu insanlar beklentilerini sınırlı tutan kanaat sahibi insanlardır. Yaşanılabilir ve sürdürülebilir bir hayat için çaba sarf eden insanlar mutlu olabilirler.
Aileyi bir arada tutan şey yakınlıktır, muhabbettir, kanaattir. Evlilik, fayda -maliyet analizi ile açıklanabilecek bir kurum değildir. Huzur, marketten kredi kartıyla sipariş verebileceğin, ya da pazardan ucuz bir fiyatla satın alabileceğin bir şey değildir. Sınırsız taleplerle, sanal dünyanın sanal hayatının dayattığı yaşam tarzının sunabileceği bir meta değildir.
Beni mutlu et, beni güzel karşıla ,bana güzel söz söyle, bana yardımcı al, bana araba al, beni yemeğe götür, beni gezmeye götür, beni eğlendir, bana güzel bak ,bana karışma , bana yat al, bana kat al, bana altın al, beni uçur ,bana al al…
Evi yuva olmaktan çıkarıp bir eğlence merkezine, bir markete, bir emlakçı dükkanına veya bir pansiyona dönüştürdüğünüzde herkesin başının çaresine bakması kaçınılmaz son oluyor.
Kendini doğuştan pamuk prenses veya prens olarak kabul eden birini mutlu etmek dünyanın en zor şeyi olsa gerek. Hiç çaba göstermeden, hayatta her şeyin kendi önüne serilmesini beklemek beraberinde hayal kırıklığını da getiriyor. Oysa mutluluk ve huzurun sırrı vermekte yatıyor. Huzur verilir, huzur alınmaz.
Özellikle kadınların evlilik konusundaki beklentileri günümüzde gerçekle örtüşmeyebiliyor. Kadınların duygusal ihtiyaçlarını karşılama konusunda erkeklerden daha yüksek beklenti içerisine girmeleri, evlilik sonrası hayal kırıklığını daha fazla yaşamalarına neden oluyor. Bunun sonucu olarak, boşanma talepleri kadınlardan daha fazla duyulmaya başlandı. Yani çoğunlukla, yuvayı “diş kuş yapıyor, diş kuş bozuyor.
Özetle günümüzde artık ocakta muhabbet tütmüyor.