Yıl 1979’du Eğitim Enstitüsünden mezun olmuş, öğretmen olarak bir köy okuluna atanmıştım. 

O yıllar; siyasi ve ekonomik krizlerin ve her gün onlarca kanlı olayların yaşandığı, insanların sokağa çıkmayı bırakın, gece evinde bile rahat uyuyamadığı,  hatta yeğenim Şahin gibi gördüğü bir olaydan dolayı insanın kendi gölgesinden bile korktuğu yıllardı.

İnsanlar yokluk içinde yaşıyordular. Bu yokluk parasal değildi. Herkesin az ya da çok cebinde parası vardı. Ancak bakkallardayemeklik yağ, tüp, gazyağı ve halkın temel ihtiyacı olan birçok ürün bulunmuyordu. Hattı zatında bunların hepsi de vardı. Ama özellikle o yıllarda kurulan hükümetler kısa ömürlü oluyordu, zaten hiç bir parti tek başına hükümet kuramıyordu. Hükümetler partilerin birbiriyle yaptığı pazarlıklarla koalisyon şeklinde oluyordu. Hangi parti muhalefete düşmüşse yaptığı söylemlerle, telkinlerle, hükümeti istifaya zorlamak amacıyla ülkemizin yokluk ve sefaletin hüküm sürdüğü ve sebebinin de hükümet olduğunu göstermek uğruna bu yoklukların yaratılmasına, olayların yaşanmasına sebep oluyorlardı.

İnsanlar günlerini kuyruklarda geçiriyorlardı. Alacağı ürünleride değerinin kat be kat üzerinde bir fiyata almak zorunda kalıyorlardı. Çarşıya pazara gidildiğinde vatandaş filesi boş dönüyordu. Ya alacağını bulamamış, ya da pahalılıktan alamamıştı.

Ancak zenginler ve hatırı sayılan kişilere yok yoktu.

Biz de bir öğretmen olarak gittiğimiz hiçbir bakkaldan eli boş çıkmazdık. Ya tezgâh altından çıkarılarak ya saklandığı başka bir yerden getirilerek bizlere verilirdi. Tabi bu zenginliğimizden değil de, hatırımızın sayılmasındandı.

Aradan geçen 45 yıla rağmen günümüze yaşanılanlara baktığımızda vatandaş yine çarşıya pazara çıktığında filesi boş dönüyor. Üstelik bu sefer her şey var, tezgâhların altında değil, üstünde ama cebinde temel ihtiyaçların alacak kadar parası olmadığından. Tek teselli yaralanma ve ölüm korkusunun yaşanmaması.

Bu yaşanılanlar aklıma;

"Benim oğlum binâ okur döner döner yine okur" Atasözünü getirdi.  

Atasözünde geçen binâ kelimesi, bizim bildiğimiz ev anlamında değil. Binâ dersinden geliyor.

"Binâ, Arapça da bir derstir. Bu ders, medreseye yeni başlayan çocuklar için çok zordu. ‘Binâ’ dersinde başarılı olanlar bir üst aşamaya geçerlerdi. Ancak ‘Binâ’ aşamalarda hata yapan öğrenciler yeniden ‘Binâ’ okumaya mecbur edilirdi."

Ne hikmetse kendimi bildim bileli her iktidar sahibi olanlar çok çalıştıkların, ülkeyi, insanları çok zengin ettiğini söyleyip durular ama "Benim oğlum binâ okur döner döner yine okur"Atasözünde olduğu gibi:

Çok çalışmalarına karşın belli bir düzeyden öteye gidilmiyor..

Vatandaşların ezici çoğunluğu bu zenginliğe henüz erişmiş değil.