Bir an için gözlerinizi kapayın ve hafızanızı tazelemeğe çalışın. Çok değil sizi 2002 yılı sonrası AKP’nin zafer sarhoşu olduğu yıllara götürmek istiyorum.

                2002 yılı öncesi Suriye’nin Türkiye’ye bakış açısı malum. Uzun müddet Hafız Esad, bebek katili Abdullah Öcalan’ı 19 yıl ülkesinde barındırmış, taa ki Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in 15 Eylül 1998’de Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Suriye topraklarını işaret ederek: ‘’APO eşkıyası ve PKK terör örgütünü koruyup kollayan Suriye Türkiye’nin iyi niyetini yıllardır istismar etmektedir. Türk milletinin sabrı taşmak üzeredir. Kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Hiçbir ülkenin de bizim topraklarımız üzerinde beslediği emellere asla izin vermeyiz.’’ Diyene kadar. Hafız Esad, Türkiye’nin kararlı duruşu sayesinde Öcalan’ı ülkesinden dışarı çıkardı.

                İki ülke arasında 2002 yılına kadar limoni olan ilişkiler, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin “Komşularla Sıfır Sorun” politikasını uygulamaya koymasıyla bir anda Türkiye - Suriye arasında sıcak ilişkiler başladı.

                Türkiye'nin bu düşünce değişimi Suriye'de de olumlu şekilde karşılanmıştır. Suriye’nin dünyaya açılan kapısı konumunda bulunan Türkiye İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk yapmıştır.

                2003 yılında Irak'ın ABD tarafından işgali sonrası bölgedeki ortak güvenlik kaygıları Türkiye ve Suriye işbirliğini daha da derinleştirmiştir.

                ABD'nin Irak'a girmesiyle beraber Suriye'nin Irak Kürtleri ile ilişkilerinde de değişim yaşanmıştır. Daha önceleri Suriye'nin Saddam Hüseyin yönetimine karşı desteklediği Iraklı Kürt gruplar, Irak işgalinin sonrasında ABD'nin Irak'taki en yakın müttefiki olmuş, bu da Irak'taki Kürt grupları Suriye açısından desteklenebilir bir araç olarak kullanabilmenin ötesinde tehdit pozisyonuna sokmuştur. 2004 yılında Kamışlı ‘da yaşanan Kürt ayaklanması Suriye'nin işin vahametini anlamaya götürmüştür. Bütün bunlar Suriye'yi ve Türkiye'yi bölgedeki Kürt hareketlere karşı mücadele noktasında daha da yakınlaştırmıştır.

                Siyasî gelişmelerin yanında, ekonomik ortaklık ilişkilerinde de olumlu yönde gelişmeler fayda sağlamıştır. Türkiye'nin uyguladığı karşılıklı ekonomik bağımlılığının yaratılması politikası iki ülkenin daha sıkı ekonomik ortaklık kurmasına önayak olmuştur. Ticaret yapmakta ve yatırım çekmekte zorlanan Suriye, ekonomik çıkış açısından Türkiye'ye daha fazla önem vermeye başlamıştır. Türkiye ise ekonomik istikrar ve büyümenin sürmesi çerçevesinde Orta Doğu pazarını Türk mallarına açma arzusuyla Suriye'ye önem vermiştir. 2004 yılında her iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması imzalanmış iki ülke arasındaki ticaret hacmi: 2.000.000.000 ABD Doları düzeyine ulaşmıştır.

                Suriye ve Türkiye arasındaki işbirliği siyasi ve ekonomik alanlarla sınırlı kalmamış, enerji alanında da ortak projeler geliştirilmiştir. Arap Doğalgaz Boru Hattı, ortak petrol arama şirketlerinin kurulması, petrol ürünlerinin değişimi ve uygulamaya geçirilemeyen nükleer enerji işbirliği projeleri bunlardan birkaçıdır.

                İki ülke Ekim 2009'da karşılıklı olarak tüm pasaportlara vize serbestisi anlaşması yapmışlardır. 9 Aralık 2015 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin anlaşmayı tek taraflı iptal etmesine cevaben 17 Aralık 2015'te Suriye Arap Cumhuriyeti'nde anlaşmayı iptal ettiğini duyuruncaya kadar.

                26 Nisan 2009 tarihinde iki ülke kara kuvvetleri arasındaki dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek için üç gün süren ortak tatbikat gerçekleşmiştir.

                27 Nisan ve 29 Nisan 2010 tarihleri arasında ikinci ortak askerî tatbikat yapılmıştır. Türkiye'nin ev sahipliğinde Kilis'teki Yüksektepe ve İnanlı sınır karakollarında icra edilen tatbikata Türkiye'den iki Suriye'den ise bir sınır birliği katılmıştır.

Devam edecek