O günleri hatırlayan okuyucularımız vardır, Ne kadar doğru ne kadar yalan bilmemiz zor ancak Şah Rıza Pehlevi’nin İran’dan ayrılırken uçağında 48 ton altın olduğu ve altınların ağırlığından uçağın havalanamadığı yıllar yılı pehlivan tefrikası gibi anlatıldı durdu.

Şah Rıza Pehlevi örneğini şunun için verdik, Geçtiğimiz hafta sonu Suriye’yi terk edip Moskova’ya sığınan ve Temmuz 2000’den Aralık 2024’e kadar Suriye’yi yöneten Beşar Esad’ın serveti ile ilgili yazılanlar çizilenler adeta dudakları uçuklatan cinsten.

Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre; Beşar Esad’ın kişisel servetinin 1,5 milyar dolar dolaylarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak bunun buzdağının sadece görünen kısmı olduğu da vurgulanıyor.

Esad ve aile üyelerine yönelik 2022 yılında ABD Kongresi’ne sunulan bir raporda ise açık kaynaklara atıfla kişisel servetinin 1-2 milyar dolar arasında olduğu tahminine yer verilmişti.

Raporda Esad’ın ve geniş aile üyelerinin servetlerini tahmin etmekteki zorluğun nedeni ise aile üyelerinin varlıklarının pek çoğunun hesaba, gayrimenkul portföyüne, şirkete ve offshore vergi cennetlerine yayılmış ve gizlenmiş olması olarak gösteriliyordu.

Yine açık kaynaklara göre; Esad ve çevresinin gayrimenkuller, fabrikalar, enerji tesisleri ve yabancı mallar için lisanslar gibi çeşitli sektörlerde hisseleri bulunuyor.

Tahminlere göre; Esad rejiminin gayrimenkul, petrol, sanat eserleri ve nakit rezervleri hesaba katıldığında toplam serveti 60 milyar dolar ile 122 milyar dolar arasında olabilir.

Aile üyelerinin dondurulan varlıkları ise

Nisan 2017'de İspanya, Beşar'ın amcalarından birinin 740 milyon dolarlık mal varlığına el koymuştu.

Aynı yıl Birleşik Krallık, rejimle bağlantılı 124 milyon dolardan fazla varlığı dondurdu.

İsviçre geçen aylarda Beşar Esad’a ve üst düzey yetkililerine ait 50 milyon İsviçre Frangı'nı dondurdu.

2016 yılında İsviçre, kara para aklama şüpheleri nedeniyle Esad'ın kuzeni Hafız Mahluf'un Cenevre'deki bir bankada bulunan yaklaşık 3.2 milyon dolarını dondurdu.

Esad’ların Dubai'de abartılı evler, Moskova ve Londra'da lüks daireleri ve Lübnan'da gizli banka hesaplarının bulunduğu ifade ediliyor.

Bu noktadaki örneklere başta Irak lideri Saddam, Libya Lideri Kaddafi olmak üzere yüzlerce hatta binlerce örnek verilebilir.

Ortadoğu coğrafyasında iktidarı bir şekilde ele geçiren kim varsa önce kendisini sonra ailesini ondan sonra da yakın çevresini zengin etmenin mücadelesini veriyor.

Bir adım sonrasında “Artık bu memleketin yönetimi bende ben ne dersem o olur” anlayışı ile iş başındaki kişi bir taraftan yönetmekle mükellef olduğu vatandaşlarını ezerken bir taraftan toparlayabildiği tüm mal varlıklarını “ bir gün lazım olur” diye Avrupa ve ABD’deki bankalara yönlendiriyor.

Ancak dikkat edilirse mal varlıklarını ABD ve AB ülkelerinde biriktiren bu diktatörlerin tek bir tanesinin bile bırakın bu biriktirdikleri parayı yemeğe hayatta bile kalma imkanları olmuyor.

Bu tür olup bitenlere bakıldığında “Ortadoğu’da milyarlarca mal varlığı bulunan bir diktatör olacağımıza Anadolu’nun en ücra kasabasında bir bakkal dükkanı sahibi olmak daha faydalıdır” diye düşünmeden edemiyoruz.

Haksızmıyız??