Bir şeyler ters gidiyor...
Kalplerimizin terazisi bozulmuş sanki.
Sevginin, sadakatin, vefanın bir değeri kalmadı artık; çünkü değer ölçümüz para oldu. İnsanlar, ne kadar iyi olduklarına göre değil, ne kadar kazandıklarına göre değerlendiriliyor.

Bir çocuğun gülümsemesi, bir annenin duası, bir dostun omzuna yaslanışı... Bunların fiyatı yok. Çünkü bunlar paha biçilemez. Ama gel gör ki artık her şeye bir etiket yapıştırıyoruz.

Dostluk menfaatle ölçülüyor.
Aşk, lüksle sınanıyor.
İyilik bile karşılıksız yapılınca anlamsız sayılıyor.

Ev almak için değil, evlenmek için bile artık maaş bordrosu soruluyor. İnsanların karakterine değil, kredi notuna bakılıyor. Hangi arabaya bindiğin, hangi markayı giydiğin, hangi mekânda kahveni içtiğin... Bunlar senin kimliğin olmuş gibi sunuluyor. Sanki yüreğin değil, cüzdanın konuşuyor.

Oysa ne zaman parayla değerlendirilmeyen şeyleri unuttuk, işte o zaman fakirleştik.
Parayı kazandık ama ruhumuzu kaybettik.
Konforu bulduk ama huzuru yitirdik.
Her şeyi satın alabileceğimize inandık ama aslında en kıymetli şeylerin parayla alınamayacağını unuttuk.

Bir baba, evladının gözlerine bakarken onun ne hissettiğini anlayamaz olmuş; çünkü aklı ay sonundaki faturalarda.
Bir anne, çocuğuna masal anlatmayı unutmuş; çünkü gün boyu ev temizliğine değil, geçim derdine yorulmuş.
Bir dost, sadece ihtiyaç anında hatırlanıyor. Sıcak bir “Nasılsın?” sorusu bile çıkar hesabına dönüşmüş.

Sanki insan olmak bile bir yatırım olmuş artık.
Karşındakine ne kadar faydan varsa, o kadar kıymetlisin.
Hisseden değil, hesap yapan kazançlı sayılıyor.

Oysa...
Bir mendil uzatmak ağlayan birine,
Bir çorba koymak aç olana,
Bir “Ben buradayım.” demek yalnız kalana...
Bunların hiçbirinin faturası yok.
Ama insanlığı işte bunlar yaşatıyor.

Ne garip değil mi?
Evlerin metrekaresi büyüdü ama sofralar küçüldü.
Telefonlarımız akıllandı ama yüz yüze sohbetler azaldı.
Kredi kartlarımız çoğaldı ama gönlümüz fakirleşti.
Ve biz, her geçen gün biraz daha yalnızlaştık...
Çünkü sevgiyi bile satın alınabilir sandık.

Bir gün durup düşünmek gerek:
Kaç kişinin kalbine dokunduk?
Kaç yüreğe iz bıraktık?
Hangi tebessüm bizimle doğdu, hangi gözyaşı bizimle duruldu?

Çünkü bir gün bu hayat bizden her şeyi alacak.
Elimizde kalacak tek şey;
Ne kadar sevebildiğimiz,
Ne kadar iyi kalabildiğimiz
Ve parayla ölçülmeyen değerlerimiz olacak.