Herkesin içinde bir ışık vardır. Bazen gözle görülmez, bazen insan, kendi yüreğinde bile unutur o ışığın varlığını. Yaşadığımız acılar, gördüğümüz ihanetler, sırtımızdan saplanan sessiz bıçaklar… Hepsi bir perde olur ışığımızın üzerine. Ve biz zannederiz ki artık karanlıktayız. Oysa karanlık, sadece ışığı gölgeleyen bir hatıradır.
Kimi bir çocukluk anısında kaybeder içindeki aydınlığı, kimi bir sevdanın içinde terk eder kendini. Bazıları annesinin dizlerinde arar huzuru, bazıları ise yıllardır görmediği babasının gözlerinde kalmış bir parıltıda… Herkesin karanlıkta kalmış bir aydınlığı vardır. Saklı, kırgın, unutulmuş… Ama hâlâ oradadır.
Aydınlık kaybolmaz. Üzerine ne kadar toprak atılsa da, içten içe yanmaya devam eder. Sessizdir, sabırlıdır. Bir gün bir kelimeyle, bir hatırayla, bir şarkının içinde bile yeniden can bulabilir. Çünkü insanın içindeki ışık, yaşamaya devam etmek için tutunduğu son daldır. Ne kadar kırık olsa da, tutunduğu yerdir.
Kimi zaman bir dua olur o ışık, kimi zaman bir vedada bazen bir elin sıcağında, bazen bir mezar taşında belirir. Hayat, aydınlıkla karanlık arasında yürürken insanı sınavdan geçirir. Ama ne olursa olsun, karanlıkta bile yürüyebilenlerin içinde hâlâ ışık var demektir.
İşte bu yüzden karanlık görünür her şey, ama aydınlık içimizden gitmez. Sadece kendine bir köşe bulur, susar, bekler. Ve bazen bir gözyaşında, bazen bir gülümsemede yeniden doğar.
Ve bir gün gelir…
Yıllarca susturulan o iç ses, ansızın dile gelir. Kendi karanlığına yabancılaşmış insan, bir sabah kendine yeniden yaklaşır. Kırgınlıklarıyla barışır, affedemediklerini değil; affetmediklerinin onu ne kadar yorduğunu fark eder. Söylenmemiş sözler, yazılmamış mektuplar, yarım kalmış dualar dökülür yüreğin kıyısına.
Bir mum yakar o karanlığın ortasında, belki titrek, belki zayıf… Ama o mumun ışığı, koskoca bir ömrün üzerine çöken geceyi yavaş yavaş delmeye başlar. Ve insan anlar ki; aydınlık hep içindeymiş, sadece unuttuğu, bastırdığı, görmezden geldiği bir yerlerde sessizce beklemiş.
Çünkü karanlık, ışığı susturamaz.
Yeter ki insan, kendi içindeki kıymeti fark etsin.
Unutma…
Gecenin en karanlık anı, sabaha en yakın andır.
Ve içimizde solan her şey, yeter ki isteyelim…
Yeniden filizlenebilir.