Liyakatın kelime anlamı ‘layık olma,yaraşma,yaraşırlık,uygunluk,yeterlilik’ şeklinde tarif edilmektedir. Liyakatın bir başka eş anlamlısı olan ehil olmak terimini de kutsal kitabımızdaki Nisa 53 ayetinde şöyle emredici şekliyle anlatmaktadır. ‘ Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir’.
‘Liyakat ve ehliyet’ Mevlana’nın Mesnevi’sinin bir çok yerine serpiştirilerek tekraren vurgu yapılarak önemsenmiştir.
Devlet yönetimine dair eserlerin ortak adı da olan ‘Siyasetnamelerde sıkça liyakat ve ehliyet kavramına vurgular yapılarak özellikle devlet yönetimine talip olan yada üstlenenlere açıkça eşsiz, benzersiz nasihatlerde bulunulmuştur.
En meşhur siyasetname olan ünlü vezir Nizamulmülk siyasetnamesinde devletin kurumlarının işleyişi, aksayan tarafları ve alınacak tedbirleri de detaylı işleyen kitabında liyakat en sorumluluk kriteri olarak tarihte yerini almıştır.
Liyakatı önemseyen ve takdir eden Osmanlı İmp. nun son dönemlerinde 1890 ile birinci dünya savaşına kadar sürede Liyakat Madalyası hem askeri hem sivil erkana verilmeye devam etti.
Zamanla ehil, ehliyet sahibi olmanın kriterleri de liyakat, layık olmanın herkesim tarafından kabul gören standartlarının, artık eleştirilebilir ve göreceli olduğunu görmekteyiz.
Hal bu ki; liyakat tartışmasız en asgariden ezici ekseriyetin uygun görebildiği , üzerinde ittifak kura bileceği bir yeterlilik sahibi olması geremesi yerine , günümüzde özellikle demokratik çoğunluk ve çoğulculuk anlayışının çok eleştiri aldığı ‘demokrasimizin’ iş başına getirdiği idarecilerin kendi alt liyakat kavramları oluşturup, her bir idarenin kendince yeni formlar oluşturduğu layık olma, ehil olma anlayışı hakim oldu.
En basitinden örneklerimizin çokça yaşandığı toplumumuzdaki idareci anlayışında, sıkça karşı karşıya olduğumuz işi ehline vermenin tartışılması konusu ayyuka çıkmış dönemler yaşadık, yaşıyoruz.
Liyakatın en çok değiş tokuş yapıldığı ve satışa konu olduğu kavramın ‘sadakat’ olduğunu görmekteyiz. Öyle ki;
‘’İşleri biz hallederiz sen yeter ki sadık ol, bekçilik yap, ve/ya bizim istediğimizi yapman yeterli’’ denen bir liyakat anlayışının, kurumların itibarını,kurum kültürü ve kurumsallaşma adına başarıların ne denli olumlu sonuçlar doğuracağına ilişkin değerlendirmeleri sizlerin takdirlerine arz ediyorum.
Çok daha başkaca şeyleri yazmaya gerek duymuyorum, zira liyakat ki çok önemli;
Ne siyasi görüşü olduğundan, neyi desteklediğine kadar hiçbir göreceli konunun önemsiz olduğuna , kişinin o iş için ‘biçilmiş kaftan’ olmasının, bilimi, ilimi, kişisel gelişimi ve en önemlisi layık görülen makama sadece devletini, milletini ve gelecek nesillerimizi düşünen icraat yapabilme gücüne hazır edelim.
Gerisi lafı güzaf..