Hangimiz; umduğumuz, hayalini kurduğumuz ya da hedeflediğimiz şeylerin birebir gerçekleştiği bir dünyada yaşıyoruz. ?Her aklımızdan geçirdiklerimizin, her tahayyül ettiklerimizin gerçekleştiği bir dünyada yaşamıyoruz.
Umduğumuzla değil bulduğumuzla yetinmek zorunda kalıyoruz. Bu yüzden bazen öfkeleniyoruz, bazen örseleniyoruz, bazen yaralanıyoruz, bazen ağlıyoruz. Bazen mutluluktan uçuyoruz, bazen mutluluktan uçarken baş üstü yere çakılıyoruz.
Vazgeçmek yok. Hayat yolculuğu bizi değiştiriyor, dönüştürüyor ve yeniden umuda tutunuyoruz. Her aldığımız nefes, her yaşadığımız gün, umutlarımız yenileniyor, hayallerimiz değişiyor. Ve düştüğümüz yerden yolumuza yürümeye devam ediyoruz.
Nasip der susarız, nasip der bekleriz, nasip der sabrederiz.Umduğumuzun aslında nasibimiz olduğunu kabul eder rahatlarız.
Tüm yaradılış umudun eseridir. Tohum, toprağa ekilince umut ederler, ağaçlar tomurcuklanınca, yağmur bulutları gökyüzünde salınınca, çocuk ana rahmine düşünce umut taşırlar, umut aşılarlar Ama ektiğin tohumun verimi, meyvenin rekoltesi, yağmur bulutlarından dökülen rahmetin bereketi nasibindir. Umudun olmazsa, nasibinde olmaz.
Aldığımız her nefes bir umuttur, aynı zamanda nasibindir. Yediğin bir lokma, giydiğin urbanın, üzerine doğan her güneş nasibindir. Güneş her gün doğup, vakti gelince batıyor amma velakin doğmaktan hiç vaz geçmiyor. Her gün aynı aşkla, aynı şevkle, aynı umutla dünyamızı aydınlatıyor.
Yürüyen, koşan, sürünen, bekleyen her canlı varlığın nasibinin var olduğunu taahhüt ediyor Allah. O halde umudun ışığını kimse söndüremez.
Göçmen bir çocuğu sadece umudun ışığı Egenin soğuk sularında ölümü göze alarak yolculuğa çıkaran. Her yeni yolculuk, yeni bir umuttur çünkü. Kapkaranlık bir gecede parlayan küçük bir yıldız umuttur çünkü.
Kalbin her atışı bir umuttur. Aşk, umutla yeşerir. Kalbin her atışı, üşüyen insana güneş, kaybolmuş insana ışık, susamışa su, kimsesiz kalmışa kimse olur. İyi günler ileride umutla:
“Düş yola, umudun düş ola
Düş yola umudun kuş ola
Bulut ola, rüzgâr ola, deniz ola “