Bazı insanların susuşunda fırtınalar vardır. İçine attığı her kelime, zamanla gözlerine dolar da bir gün hiç beklenmedik anda taşar. İşte onun da gözleri öyleydi... Dolu doluydu. Ne kadar konuşmasa da, bir bakışı her şeyi anlatıyordu.
Söz söylemeden anlatmak maharettir, ama gözyaşını yutmak cesarettir. O hem maharetliydi hem cesur… Herkes onu güçlü sanıyordu, çünkü hiç ağlamazdı. Oysa ne zaman yalnız kalsa, kalbinin bir köşesi titrer, gözleri sığınacak bir huzur arardı. Sustuğu her an, içindeki kırık bir hayalin yankısıydı.
Çocukken düşlerini anlatacak kimse bulamadı. Büyüdüğünde ise düşlerine inanan kalmadı. Sevmeyi öğrendi ama sevilmeyi hiç yaşayamadı. Her vedada bir parçası eksildi, ama kimse fark etmedi. Ve o, en çok da fark edilmemeye alıştı...
Gözleri dolu doluydu. Çünkü anlatamadığı hikâyeler vardı. Çünkü "Ben iyiyim" derken bile, içi darmadağındı. Her “önemli değil” deyişi, bir vedanın habercisiydi. Ve her gülümseyişinin altında, susturulmuş bir çığlık yatardı.
İnsan bazen konuşmak istemez, çünkü ne anlatacağına değil, kimin anlayacağına inanmaz. O da anlatmadı. Sadece baktı. Ve gözlerinde bir dünya sakladı. Dolu dolu gözlerinde; hayal kırıklığı, özlem, sevda, gurur ve biraz da kırgınlık vardı.
Her sabah aynaya bakarken, kendiyle bile göz göze gelmekten çekinirdi. Çünkü aynalar çok şey söylerdi. Ve o, kendi gözlerine baktığında, geçmişin yankısını duyardı. Her kırgınlık, her hayal kırıklığı gözbebeklerinde bir izdi. Ve insan en çok da gözlerinden yorgun düşerdi.
Belki de bu yüzden, biri ona "Nasılsın?" dediğinde gözleri doluyordu. Çünkü dilinin söyleyemediğini, kalbi anlatmaya çalışıyordu. Bir bakış, bin kelimeye bedeldi. Ama kimse o bakışı okuyacak kadar uzun bakmazdı gözlerine...
Ve o hâlâ bekliyordu. Anlatmasına gerek kalmadan, gözlerine bakıp anlayacak birini…
Sadece "Sen iyi değilsin, ama ben yanındayım" diyecek bir yürek...