Yine bir koca yılın sonuna geldik. Yaşlı dünyamız için milyarlarca yıl olarak tanımlanan bu kendini tekrar ediş, insan hayatı için onlarca yıl, zeytin ve ladin için yüzlerce yıl. Fakat sonunda bu tekrarında bir sonu var.

Termodinamiğin ikinci önemli kuramı “Entropi kuramı” bizi bu dağılmanın kuramsal bütünlüğüne hapsediyor.

Entropi aslında evrendeki her şeyin düzensizliğe doğru gittiği yani evrenin düzensizliğe doğru bir sona kaydığı hipotezi üzerine kurulu bir kuram. Ludwing Boltzman yani kuramın sahibi aslında bu kuram ile bize evrenin tıpkı bir ortama salınan gaz gibi genişleyip dağıldığını, bu diffüzyonun,evrenin henüz sınırlarını belirleyemediğimiz ama tahmin ettiğimiz bir süre sonra yok olacağını bize anlatıyor.

Dünyamız, bizler aslında hepimiz başlangıcında itibaren bir zamanı geçireceğimizi ve bu evrenin genişlemesi içinde denizdeki su damlası kadar yer kapladığımızı biliyoruz.

Büyük hayallerimiz, devasa makinalarımız, inanılmaz ölçeklerdeki üretimlerimiz aslında zamanın ve evrenin boşluğunda bir noktanın kapladığı kadar bile yer kaplamıyor.

Büyük bir binadan bizi uzaya çıkaran uzay gemisinden dünyadan uzaklaştıkça o devasa binanın nasıl küçülüp görünmez olduğunu düşünün, yaşam ve evren için işte, bu gerçeği görüyoruz.

Büyük, devasa, inanılmaz dediğimiz her şey bizim zamanımız bizim anımız için geçerli.

Oysa evren saatinde değersiz bir nokta o kadar.

Yaşadığımız gezegende evrenin bir parçası, biliyoruz ki entropi kuramı dünya içinde var.

Bu düzensizliğe gidiş, bu genişleme dünyayıda içine almış öğütüyor.

Bu gezegende yaşayan milyarlarca insan aslında sonucu belli bi karanlığa doğru savruluyor.

Yaşadığımız küçücük zamanlar içerisinde hırslarımız, kavgalarımız hayallerimiz nedeniyle kırıp döktüklerimizi düşünün. Bu gezegende yaşayanlar, halklar, ülkeler birbirimize bu dünyayı zindan etmek kavgasındayız.

Oysa kim kazanırsa kazansın bireysel olarak zamana yenileceğiz ölüp gideceğiz bu dünyadan.

Bu dünyayı kim kazanırsa kazansın, bu evrende genişleyerek yok olacak.

Bir dakika sonra ölüp gideceğimiz gerçeği varken neden bu kadar hırs?

Bugün 2024 bitecek, 2025'e merhaba diyeceğiz. Şaşalı ve ışıltılı yeni yılı kutlayacak insanlık.

Birkaç saat için gezegendeki haksızlıklar, acıları unutacağız, değmez ihtirasların insanları nasıl yok ettiğini görmezden geleceğiz. Ama bir sonraki gün sabah olacak ve gerçekler doğan gün ile hepimizin yüzlerine bir şamar gibi inecek.

Gazze’deki soykırım, Uygur Türklerine yapılan mezalim, Afganistan’da İran’da kadınlara yapılan insanlık dışı uygulamalar, çocuklara birçok ülkede yapılan taciz ve tecavüzler, iş cinayetleri, doğakatliamları, savaşlar, bu savaşlarda ölen masum gençler, hepsi durmadan devam edecek.

Entropi kuramı evreni madem düzensizliğe sürüklüyor, madem evren de dahil son belli o zaman nedir bul çılgınlık?

Beraber barış içinde düzenle yaşasakta, birbirimizi yok etsek ve acı çektirsekte, entropi evrenin saatinde ilerlemeye devam edecek.

Hadi bu gece en azından birkaç dakika bu gerçekleri düşünüp, aslında hayatın ne kadar kısa olduğunu, evrenin bile bir sonunun olduğunu unutmamak için zaman ayırın.

Saat yirmidörtte sonunun ölüm olduğu bir dünyada bu kadar ihtirasın ne kadar anlamsız olduğunu gözünüzün önüne getirin.

Mutlu yıllar!