Ülkemiz tarımında, meyve ve sebze hasat mevsiminin öne çıktığı bugünlerde, birçok bölgesinde çiftçinin ürününü satamadığı, tüccar tarafından maliyetinin çok altında alınmak istenmesi nedeniyle çiftçilerin protestolarını, haber kanalları ve sosyal medyada sıkça görüyoruz.

Tarlasında para etmeyen ürününü, köylüsüne hayrı için bedava dağıtırken, üç harfli AVM'lerin ve pazar tezgahçılarının keyfi yerinde mi acaba, diye merak etmeden duramıyor insan!

Tarım emekçilerinin domatesten, salatadan, kavundan; kayısıdan, fıstığa kadar yerlere saçılan içler acısı görüntülerin odağındaki bu boykotlar sürerken, piyasadaki tarım ürünlerinin daralmasıyla etkilenecek olan enflasyon yanında bu olumsuzluk, bol para kazanan marketleri de kaygılandırıyor mu acaba' diye çok merak ediyorum...

'Bizim için fark etmez, ithal ürün bulur, yine alırız' diye mi düşünüyorlar, bilemeyiz...

1.5 milyon harcayan bir çiftçinin domatesine bugün tarlada, 200-300 bin lira veren bir tüccar teranesinden geçen bu ürünün, marketlerde, pazar tezgahlarında bize kaça satıldığı hepimizce malum. Sıkılmazsalar, köylüden bedava isteyecekler...

Değirmenin suyu bitince, balık gibi karada kalmanın hesabını yapmak, ne yazık ki ucu kendimize dokununcaya kadar, umurunda olmayan bir toplum duyarlılığına sahip olmuşuz.

Bence yaşanan bu sorunlar, sadece çiftçinin değil, yönetimlerin ekonomik politikalarının, kadük olan kooperatiflerin ve tüm tüketicinin de sorunudur.

Aradaki kontrolsüz kâr marjinalinden tüccar, esnaf semizleşirken, olan tarladaki üretici ile biz tüketiciye oluyor.

Bu genellemeyi, iki hafta önce başımdan geçen basit bir örnekle izah etmeye çalışayım.

Ege bölgesine yaptığım bir seyahatte, bir kentimizin marketinde kilosu 13 tl olan karpuzdan almayı unutup, kent çıkışında yol kenarında kamyonet kasasında satan bir uyanıktan kilosunu 25 liradan almak zorunda kaldığımız anda, 'markette bu kadar, sen niye böyle veriyorsun' dediğimde; 'Sorma... Çiftçi perişan!' Nağmelerini sıralayınca, 'işte sizin gibi aracılar, satıcılar yapıyor bu perişanlıkları' dediysemde umurunda olmadı bezirganın.

Kontrol mekanizması yok ama Zabıta makamı halen dimdik ayakta. Görevleri arasında; tören alanlarından çocukları uzaklaştırmanın haricinde neler var, bilemiyoruz?

Serbest ekonominin de bir kuralı, kaidesi olmalı, vicdanın yetersiz kaldığı yerde, akıl yeniden devreye girmeli. Yoksa, sadece ekonomi değil, insanlık da kan kaybediyor...