SURİYE de Emperyalistlerin Ağına Düştü.
Yine bir Arap Baharı bugün Suriye’de bir zemheriye dönüştü.
Orta Doğu ülkelerinin yeraltı zenginliğine göz diken, başını ABD’nin çektiği emperyalist güçlerin uygulamaya koyduğu böl, parçala, yönet politikalarına 8 Aralık 2024 tarihi itibariyle, Suriye’yi de parçalayarak iğrenç planlarına dahil ettiklerine içimiz acıyarak tanık oluyoruz.
Dünya kamuoyu da kimi sevindi, kimi üzüldü; çoğu da şaşkın halde olayın vahametini kavrayamadı.
Bu Emperyalist canavarların planlarına çanak tutan ve halkına zulmeden Orta Doğu ülkeleri diktatör liderlerinin olması da onların işlerini kolaylaştırarak hedeflerine ulaşmadaki kirli oyunlarını meşrulaştırmada alet olmuşlardır.
Oysa, hedef ve niyet aynıydı. Bugün Suriye cephelerinde, haç ile hilalin, birbirine sarmaş dolaş olarak hareket etmiş olması da bunun açık bir göstergesiydi bence...
Evet, Beşar Esad da babası gibi iktidarına ters düşen insanlara zulmetmiş ve sonunda ülkesini, milletini emperyaller için av haline getirmiş; bir medeniyet, bir inanç, bir kültür mozaiği, mazlum bir toplum olan Suriye’yi kaosa sürüklemiştir.
Dilerim sonradan olacaklar da Saddam ve Kaddafi gibi Beşar Esad’ı da aratır hale getirmez...
Bacası, evimizin duvarına dayalı bir yangın yerinde istikrar ne olur; Afganistan modeli rejim heveslisi cihatçı ve etnik ayrılıkçı paravan örgütler arasında nasıl bir rejim, nasıl bir barış gelir, bu muammanın içeriğini zaman gösterecektir.
Kendi iktidarları tarafından zindanlara atılmış, sürülmüş, zulme uğramış Orta Doğu mazlum milletleri, topraklarının çeşitli silahlı güçler tarafından işgal edilmesine bile sevinir hale gelmişse eğer, bu utancı yedi nesilleri taşıyacaktır.
Kimisi canıyla ödemiş, kimisi de ülkesinden kaçarak paçayı zor kurtarmış olsalar da toplumlarını hüsrana uğratmakla ve bu kötü planların birer parçası olmakla anılacaklardır hep...
Bugüne kadar yapılan bir yanlış algıya göre de; ‘güçlü isen, demokrasi havarisi lidersin; güçsüz isen, diktatörsün’... Sanki kendileri yıllardır, mazlumların başında kuzgun gibi uçuşan, dünyanın başına bela birer diktatör değillermiş gibi...
Sınırlarımız ötesi kâbuslarda!.. Sabah ola, hayrola...