Gün içerisine inşaatı devam eden binanın üst katında son durum ile ilgili kısmi bir denetim yapıyoruz.
Denetim dediğimiz yüklenici firma artık son aşamaya gelen bina inşaatının nasıl sonlanacağı ile ilgili görevlilerden fikir almak.
İnşaattan inip caddeye doğru yürümeye başlayınca vatandaşların bir taraftan başka bir tarafa koştuğunu görüyoruz.
23 Nisan kutlamaları dolayısı ile çocukların şehir stadyumda gösteri yapıyor bir kısım çocuk ve o çocukların velileri de onları seyrederken birden bire olağanüstü bir koşuşturmanın olduğu ortaya çıkıyor.
Telefona bakıyoruz.
Önce İstanbul/Silivri’de 4.0 şiddetinde bir deprem olduğu haberini alıyoruz.
Bizde deprem haberini alır almaz çok kısa bir sürede tanıdıklarımızı arayıp durumlarını öğrenmeye çalışıyoruz.
Ancak GSM operatörleri her deprem esnasında olduğu gibi bu seferde devre dışı kalmış durumda.
Olup biteni öğrenmeye çalışırken bu sefer yine İstanbul merkezli 6.2 şiddetinde bir depremin daha meydana geldiği haberini alıyoruz.
Tabi meydana gelen depremin şiddeti arttıkça bizim endişemiz de o oranda artıyor.
Nasıl artmasın ki..
17 Ağustos asrın felaketi olarak bilinen Marmara depremi ile başlayan
Düzce ile devam eden
En son olarak ta 06 şubat tarihinde 13 ilimizi birden etkileyen büyük felaketi yaşamış durumdayız.
Dolayısı ile deprem ile ilgili en ufak bir hareketlenme hepimizi büyük bir endişe ile karşı karşıya bırakıyor.
Hele hele tüm deprem uzmanlarının büyük İstanbul depreminin beklendiği bir süreçte.
Gün içerisinde artçı depremler devam ediyor.
Yetkililer 151 kişinin deprem sırasında panik halinde binalardan aşağıya atlarken yaralandığı haberini veriyor.
Şükürler olsun ki can kaybı yok.
Ancak yaklaştığı söylenilen büyük İstanbul depremi ile ilgili en ufak bir iyimserliğe sahip değiliz.
Aksine umutsuz ve bir o kadarda endişeli bir bekleyiş içerisindeyiz.
Her deprem sonrası birkaç gün devam eden “Kentsel dönüşüm” masallarının birkaç gün yine konuşulacağını ondan sonra meydana geçecek yeni bir depreme kadar bu meselenin rafa kaldırılacağını çok net bir şekilde biliyoruz.
Çok net bir şekilde itiraf etmemiz gerekiyor.
Hepimiz elimiz kolumuz bağlı meydana gelebilecek ve kaçınılmaz olan büyük İstanbul depremini bekliyoruz.
Bu zamana kadar olduğu gibi.
17 ağustos 1999 tarihinde meydana gelen “Asrın felaketi” Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti.
O günden bu zamana kadar geçen süre içerisinde deprem ile ilgili alınamayan önlemlere bir türlü ciddiyete alınmayan “Kentsel dönüşüme” bakıldığında geriye yapacağımız bir tek dua kalıyor.
Allah’ım sen bizi büyük felaketlerden koru.
Zira işimiz sadece Allah’a kalmış durumda.