Buraya kadar olanlar bizim dışımızda gelişen vakıalardı, ya 2002’den bugüne kadar Türkiye’de yaşanmışlıklar: • Asker, son zamanlarda birlikler arasında yaşanılan hadiselerden rahatsız oluyordu. FETÖ yapılanmasına dikkat çekmek için zamanın genelkurmay Başkanı 2004 yılında başbakana çıkar ve durumun vahametini kendisine anlatır.
Başbakan gayet sakin karşısındakini dinledikten sonra: “Komutan olayı çok abartıyorsunuz, endişeye mahâl yok, rahat olun” der. •
2009 Yılına kadar muhalefet, devletin PKK ile görüştüğünü söylediğinde başbakan televizyonlardan muhalefete hakaretler yağdırırken, 11 Mart 2009: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kürt sorunuyla ilgili: “ilerleyen günlerde çok iyi şeyler olacağını” söylüyordu. Bu konuşmadan sonraki günlerde devlet için çöküş, iktidar kanadınca “Çözüm Süreci” resmen başlatılmış oluyordu.
Bu süreçte devlet resmen ayağa düşürülüyordu. • 19 Ekim 2009 yılında devletin 4 savcısı ve bir hâkimi elli bin kişiyle birlikte, Habur sınır kapısından giren 34 PKK’lı teröristi savaş kahramanı gibi karşılıyorlardı. • 26 12 2009 tarihinde Bülent Arınç’ın: “takip ediliyorum” diyerek kendisine suikast yapılacağı gerekçesiyle devletin en kritik belgelerinin saklandığı “Kozmik Oda”ya girildi.
Bu Kozmik Oda’ya girildikten sonra Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş’un ifadesine göre 822 Türk subayı şehit edildi. Mahkemelerde PKK’lı gizli tanık dinletilerek Türk subayları itibarsızlaştırılıyor, en ağır ifadelerle aşağılanıyordu. •
12 Eylül 2010 Referandumunda Fethullah Gülen’in: “Mezardakileri de kaldırın oylarını kullansınlar.” dediği anayasa değişikliğinde, anayasanın 26 maddesi değiştirilerek, ülke FETÖ yapılanmasına teslim edildi. Böyle bir yapılanmanın neticesinde 6 Yıl sonra 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesi sonucunda Türkiye büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldı. • MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin: “Erdoğan anayasaya uymuyor, anayasayı Erdoğan’a uyduralım” sözünün arkasından 16 Nisan 2017 Halk oylaması neticesinde anayasanın 18 maddesi değiştirilerek, Parlamenter sisteme veda edilip, Başkanlık sistemine geçildi.
Yukarıda kronolojik listesini çıkardığım hükümetin her icraatına büyük ümitler besleyerek attığı adımlar maalesef hepsi de Türkiye’ye büyük zararlar vererek neticelenmiş ve her seferinde Erdoğan: “aldatıldım, kandırıldım Allah beni affetsin, milletim beni affetsin” diyerek hatalar zincirine halkalar ekleyerek yoluna devam etti.
En son olarak “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek milletin iki yılda daha da fakirleşmesine sebep olurken, “Kur Korumalı Mevduat” hesaplarıyla da devletin Merkez Bankası 820 Milyar lira zarar ettirildi. Yazımın birinci bölümünde emperyalist devletlerin Ortadoğu’daki plan ve projelerinden bahsetmiştim.
Planın aşağı yukarı Ortadoğu ayağı gerçekleşti. Sıra Türkiye’deki plana geldi. Egemen güçlerin dayatması ve planına göre, Suriyelisi, Afganistanlısı, Afrikalı ve Pakistanlılardan oluşan yaklaşık 15 Milyon yabancının bulunduğu Türkiye, artık Üniter yapı ile idare edilemez.
Anayasa değişikliği ile çok kültürlü bir yapıya geçilmesi dayatılıyor ki, Yugoslavya gerçeğinde olduğu gibi bir an önce parçalansın. Yirmi iki senedir etinden kemiğinden faydalanılan, 25 defa değişikliğe uğramış anayasanın şimdi neresini beğenilmiyorlar ki, AKP’lisinden tutunda DEM’liler ve bazı aklı evveller, histeri nöbetine tutulmuşçasına Anayasanın değişmesini istiyorlar.
Amaçları çok açık; anayasanın ilk dört maddesi ve 66. Maddesi bir de çok kültürlülüğe geçti mi egemen güçlerin planı tamamlanıyor. Bir defa parlamentonun bugünkü yapısıyla anayasa nasıl değişir anlaşılır gibi değil. Yeni bir anayasa yapmak için kurucu meclis oluşturulması ve devlet, rejim değişikliğine gitmesi gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ismine, Türk bayrağına, İstiklal Marşına ve Türkiye Cumhuriyeti ismine tahammül edemeyen DEM’liler, Hizbullahçılar ve 2. Cumhuriyetçilerle oturup nasıl bir anayasa yapmayı düşünüyorlar doğrusu anlamakta hafızamız zorlanıyor.
Bitti