Kışın ardının bahar olduğuna inanmak, en karanlık anın, sabaha en yakın zaman olduğunu bilmek...
İnsanız, yaşadığımız günlere, insanlığın çektiği çillere bakınca, hüzünlenmemek, bazen umutsuzluğa kapılmamak da mümkün değil.
Bir baştan, bir başa, tüm İslam coğrafyasındaki kargaşayı ve kaosu görüp kalbi sızlamayan var mıdır?
Varsa da onlar için kaygılanmaya gerek yok. Aynı yolun yolcusu değiliz demektir.
Bizim gibi düşünen insanları görüyorum etrafta. Yüzlerinde, kalplerinin sızısı okunuyor. Dertli bir saz gibi, gönül tellerinde hüzün türküleri vardır:
“Bir gülün çevresi dikendir, hardır,
Bülbül gül elinden ah ile zardır”
Bazen kışın soğuğu zemheriye çevirir.
Gecenin karanlığı kör kuyulara döner.
Boran vurur, kış kıyamette perişan oluruz.
Lakin
“Kışın sonu bahardır,
Bu da gelir bu da geçer ağlama”
diye gönül sesi çıkar gelir dilimize.
Sadece ibadet ederek sorunlarımızı çözemeyiz. Sadece çalışmakla da sorunlarımızı çözemeyiz İnancımızı, umudumuzu, teslimiyetimizi sağlam tutmak zorundayız.
Zor zamanlardan geçiyoruz.
Zor imtihanlar.
Geleceğimizi bu imtihanları kazanan yiğitler, bahadırlar şekillendirecek.
Nağmelerde, şiirlerde gönül sızısını teselli edenlerin sığındığı bir teslimiyettir bunlar.
Allah büyüktür ve en güzel vekildir.