Çağımızın en endişe verici, ürkütücü ve bulaşıcı hastalığı saygısızlık hızla tüm toplumunun bünyesine hızla sirayet ediyor.
Sağlık Bakanımız; kovid-19 hastası veya şüphelisi olup evde izolasyon veya karantina altında bulunması gereken yüz binden fazla kişinin evden kaçtığını açıkladı.
Nasıl bir ruh haliyle karşı karşıyayız.
Sağlık sistemimiz, ekonomimiz, insanlarımız, tabiri caizse diken üstünde canla başla yürümeye çalışırken bu kadar sayıda insanlarımız nasıl sorumsuz olabilir?
Kendine karşı, ailesine karşı, topluma karşı nasıl sorumsuz davranabilir?
Devletin; tüm insanlığın sıhhat ve selameti için aldığı kurallara, tedbirlere karşı nasıl bu kadar lakayt olunabilir?
Saygısızlık hayatımızın her alanında, her kesiminde bulaşıcı bir virüs gibi hızla yayılıyor.
Ne yazık ki Modern Tıp’ın bu alanda ne bir aşı, ne bir ilaç geliştirme gibi bir şansı yok.
Virüs hızla toplumun bütün katmanlarına sirayet etti.
Eşler birbirlerine bağırıyor,
amir memurunu azarlıyor,
hasta doktora dövüyor,
öğrenci öğretmenini paylıyor,
güçlü güçsüzü eziyor,
ehliyet ve liyakat yerlerde sürünüyor,
emek ve alın teri itibarsızlaştırılıyor,
imtiyazlı olduğunu düşünen bir kesim emniyet şeridini gasp ediyor,
gücü eline geçiren hüküm kesiyor,
medyayı ele geçiren yalan haber yapıyor…..
Bu arada saygının kendimize karşı gösterilmesinden acayip mutlu oluyoruz.
Biz ancak bizden daha güçlü kişi ve kurumlara karşı saygılı olmaya çalışıyoruz.
Bizden farklı düşünen, farklı giyinen, çıkarları bizimle örtüşmeyen kişilere karşı saygı göstermiyoruz.
Biz ne ara bu kadar saygısız insanların aramızda cirit attığı ve itibar gördüğü bir toplum haline geldik.
Bizim ne edip edip bu saygısızlık hastalığından bir an önce kurtulmamız lazım. Bir derviş gibi kendimizi inzivaya çekip varlığımızı sorgulamalıyız.
Bir empati kültürü geliştirmeliyiz. Başkasının yerine kendimizi koymalıyız.
Bütün hal ve hareketlerimizde, davranışlarımızda bana yapılsaydı ne düşünürdüm sorusunun cevabını bulmalıyız.
Sevgiyle ve merhametle bakan bir çift göze, kalplere dokunan, incitmeyen samimi bir söze, yaralamayan bir hayırseverliğe ihtiyaç var.
Birbirimizin hakkını hukukunu çiğneyerek alabileceğimiz bir yol yok.
Saygıyı içselleştirmeden, hayatımızın her alanına yaygınlaştırmadan bu virüsten kurtulamayız.
Modern dünyanın yaymış olduğu bu virüse ne yazık ki modern tıbbın bir reçetesi yok.
Çare “Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü” sözünü hayatımızda kendimize düstur edinmekten geçer.