Bazı acılar vardır, gün ışığında görünmez…
Onlar, ruhun en kuytu köşelerinde, kimsenin dokunamadığı yerlerde saklanır.
Dışarıdan bakıldığında gülümseyen bir yüz, içeride fırtınalar koparırken kimse fark etmez.
İşte o fırtınaların, gözden kaçan sessiz tanıkları vardır: gölgeler.
Gölgeler, insanın yükünü bilir.
Çünkü her adımımızda peşimizden gelirler.
Güneşin en parlak olduğu anda bile, karanlığımızı bırakmazlar.
Ve biz ne zaman sessizleşsek, ne zaman içimizdeki sözler boğazımıza düğümlense,
o gölgeler acılarımızı omuzlar gibi ağırlaşır.
Gölgedeki üzüntüler, başkalarının görmediği yaralardır.
Bir bakışta anlaşılmaz, bir sözle açıklanmaz.
Bazen çocukluğun eksik bir gülüşünde başlar,
bazen yarım kalan bir vedada, bazen de hiç söylenmemiş cümlelerde…
İçimizde büyür, kök salar, sessizliğin dilini öğrenir.
Geceleri yastığa dökülen gözyaşlarımızı saklar, sabah olunca hiç yaşanmamış gibi üzerimizi örter.
Kimi zaman bu üzüntüler bizi güçlendirir;
çünkü öğreniriz sessizliği taşımayı.
Kimi zaman da içimizdeki ışığı söndürür;
çünkü fazlasıyla büyür, gölgesi tüm ruhumuza yayılır.
Ama ne olursa olsun, insan gölgesinden kaçamaz.
Belki de bu yüzden, en büyük yaralarımızı değil,
onları saklayan gölgemizi sevmeyi öğrenmeliyiz.
Ve bil ki, her gölge, ardında bir ışığın varlığını kanıtlar.
Eğer gölgeler bu kadar derinse, ışığın da o kadar yakındır aslında.
Hayat, en karanlık anımızda bile umudu fısıldar.
Bir gün, tüm gölgeler çekilecek…
Ve biz, yıllarca sakladığımız o üzüntülerin arasından, yeniden doğmuş gibi çıkacağız.
Ama bazı gölgeler vardır ki…
Gittikçe küçülmez, aksine büyür zamanla.
Sesini çıkarmaz, ama gece yatağa uzandığında konuşur insanla.
Kendi iç sesin olur bazen, bazen de en çok kaçtığın şeyin yankısı.
“Unuttum” dersin, gölge gülümser…
“Ben buradayım, çünkü sen hâlâ oradasın” der usulca.
İnsan zamanla şunu öğrenir:
Bazı üzüntüler geçmez, sadece derinlere gömülür.
İyileşmez ama kabuk bağlar.
Ve o kabukların altında, insan bir ömür boyu taşır kırılmış parçalarını.
Ne tam iyileşir, ne de tam unutur.
Ama yaşamayı öğrenir.
Gölgesiyle, acısıyla, geçmişiyle bir bütün olmayı...
Çünkü bazen en derin yaralarımızdan filizlenir en gerçek yönümüz.
Ve gölgedeki o sessiz üzüntüler, kimsenin göremediği bir direnişe dönüşür.