Bu şehrin geceleri, gündüzünden daha kalabalık aslında. Her sokak lambasının altında bir suskunluk, her karanlık köşede bir yarım kalmış hikâye saklı. İnsanlar uyur ama acılar hep ayakta kalır bu şehirde. Gündüzün kalabalığına karışan yüzler, gece olunca kendi yalnızlıklarına döner. Ve işte o an başlar “gerçek şehir” konuşmaya...
Kapkaranlık geceler, yıldızları bile saklamış gibi. Belki de bu yüzden umutlar bile ürkek yürür sokaklarda. İçinden çıkamadığın düşünceler, yastığa başını koyduğunda değil; pencereden baktığında başlar içini kemirmeye. Kimi ayrılığın ardından kalmış bir mektup, kimi bir vedayı bile becerememiş bir sessizlik...
Bu şehir, karanlıkta insanın en derin yanını aydınlatır. Gecenin sessizliği, içimizdeki fırtınaları daha çok duyurur bize. Kalp kırıkları yankılanır boş sokaklarda; ne bir çare vardır ne de sığınacak bir liman... Herkesin kendi yarasına yoldaş olduğu saatlerdir bunlar. Ve ne gariptir; o yaraları en iyi de bu şehir anlar.
Bir bankta oturan yaşlı bir adamın gözlerinde, gençliğini arayan hatıralar; bir pencerenin ardında hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kadının kalbinde, yıllar öncesinden kalan bir adamın silüeti... Her biri bu karanlık gecenin bir parçası olmuş. Çünkü bu şehir, geceleri daha çok yaşar. Gündüz herkes rol yapar ama gece herkes gerçektir.
Bazı geceler vardır ki, insan sadece susmak ister. Ne anlatacak bir kelime bulabilir ne de dinleyecek bir yürek… O anlarda anlar ki en büyük yalnızlık, kalabalıklar içinde hissedilendir. Bu şehrin sokaklarında yankılanan ayak sesleri değil, susturulamayan iç seslerdir insanı en çok yoran. Bir pencerenin aralığından dışarıya bakarken gözünden süzülen tek bir damla yaş, belki de içinde bir ömrün ağırlığını taşır. Ve kimsenin görmediği o an, bu şehrin karanlığına siner; sessizce, iz bırakmadan…
Ve bazen insan sadece yürümek ister... Hiçbir yere varmadan, hiçbir kelime etmeden, sadece adımlarını duyarak. Belki de bu şehrin gecelerinde en çok huzur, yalnızlığın sesinde saklıdır. Çünkü bazen insanı en çok yoran başkalarının sessizliği değil, kendi içindeki gürültüdür.
Bu şehrin kapkaranlık geceleri, bir aynadır aslında. Ruhumuzun en saf hâlini gösteren, gizlenmeye yer bırakmayan bir ayna... Ve bu aynaya bakmaya cesareti olan herkes, kendine dair bir hakikat bulur.