Gecenin koynunda bir inilti yükselir…
Sessizliğin en derin yerinde, kalbin en kırık köşesinde.
Kimseye duyuramadığın o içli sesin,
bir şarkıya dönüşür; gözyaşlarının ezgisinde saklı bir şarkı.
Ağlayışın şarkısıdır bu…
Yaraların dilidir, yalnızlığın kelamıdır,
içine gömdüğün nice feryadın yankısıdır.
Sözsüzdür belki, ama kalbi olan herkese duyurur kendini.
Bir damla yaş, bir dize kadar derindir.
O damla düşerken aslında bir tarih yazar;
içinde kaybedilen umutlar, yarım kalmış sevdalar,
ihanetin paslı bıçakları, kavuşulamayan eller vardır.
Ama işte tam bu noktada…
Acıdan doğan bir direnç belirir.
Çünkü ağlayışın şarkısı sadece hüzün değil,
aynı zamanda bir direniştir.
İnsanın içindeki kırık yanlarını onarma çabasıdır.
Gözyaşın aktıkça yüreğin arınır,
ve karanlığın içinden küçük de olsa bir ışık belirir.
Her gözyaşı bir gerçeği anlatır:
İhanetin ağırlığını, özlemin sessizliğini,
kaybolan hayallerin sızısını…
Ama aynı zamanda sabrın yüceliğini,
sevmenin hâlâ değerli olduğunu da fısıldar.
İşte o an kalbin dua etmeye başlar…
Sözsüz, sessiz ama göğe yükselen bir dua.
Ağlayışın şarkısı bir ağıttan öteye geçer,
ruhun temizlenmesine dönüşür.
Çünkü gözyaşıyla yıkanan ruh,
daha berrak, daha insanca kalır.
Ve unutma ey insan…
Ağlamak zayıflık değil,
aksine en derin cesarettir.
Çünkü gözyaşını gizlemeyen,
kalbinin gerçekliğini inkâr etmeyen,
aslında en yiğit olan insandır.
Bir gün gelir, ağlayışın şarkısı dinecek…
Yerini tebessümün türküsü alacak.
Ama o vakte kadar bırak gözyaşların aksın,
çünkü her damla seni biraz daha olgunlaştırıyor.