Altılı masanın adayı Kılıçdaroğlu olmalıdır. Gerçi altılı masanın adayı da zaten Kılıçdaroğlu’dur. Doğal olarak nereden çıktı diyeceksiniz? Yani bir vatandaş olarak kendi anlayışımdan ve devleti yönetmesi gereken birisinin liyakatinden dolayı diyebilirim.
Kılıçdaroğlu’nun dini, mezhebi, etnik kökeni, inancı vs. beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
Beni ilgilendiren yanı, insan mı, insancıl mı?
Liyakatli mi?
Yetkin mi?
Yukarıda saymış olduğum kriterler mevcutsa yeterlidir diye düşünüyorum.
Hatta Kılıçdaroğlu gibi binlerce de insan vardır. Hem Millet İttifakında hem de Cumhur İttifakında. Hatta bu iki ittifak dışında kalan kesimlerin içerisinde.
O zaman neden Kılıçdaroğlu olması gerektiğini açıklayalım:
Kılıçdaroğlu, saf ve temiz bir Anadolu çocuğu.
İyi bir aile reisi.
Devlet terbiyesi almış ve devlete hizmet etmiş devlet memuru bir ailenin çocuğu.
İyi bir ekonomist, hesap uzmanı çünkü alanı İktisat.
İyi bir eğitim almış ve alanında uzmanlaşmış bir devlet adamı.
Devletin maliyesinde hizmet etmiş bir devlet memuru.
Genel müdürlük, müsteşar yardımcılığı, yönetim kurulu üyelikleri yapmış iyi bir yönetici.
İki bin iki yılından itibaren aktif siyasetin içine girmiş, yirmi yıllık bir siyasetçi.
İki bin on yılından itibaren Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı.
Ne devletteyken ne de siyasetteyken adı hiçbir şaibeye karışmamış.
Akli melekeleri yerinde ve gayet sağlıklı bir insan.
Adalet duygusu ön planda olduğu için yaklaşık altı yüz kilometrelik Adalet Yürüyüşü gerçekleştirmiş.
Siyasi yaşamı sırasında birçok kez bedel ödemiş.
Üst düzey güvenlikli Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 8 Nisan 2014 tarihinde yumruklu saldırıya maruz kalmış.
26 Ağustos 2016 tarihinde Artvin’in Şavşat İlçesi’nde PKK tarafından roketli saldırıya uğramış.
21 Nisan 2019 tarihinde Ankara’nın Çubuk İlçesi’nde organize bir linç girişimine maruz kalmış ve sağ kurtulmuş.
Yaşını problem edenlere de şunu hatırlatmak gerek. Aslında ben de devleti yönetenlerin yaş sınırının devlet memurluğunda olduğu gibi altmış beş yaşla sınırlı kalmasından yanayım. Ancak, mevcut yasalara göre okur yazar olmak ve yaş sınırı olmaksızın siyaset yapılabildiğine göre, yaş sınırı olmaksızın bakan, cumhurbaşkanı vb. görevlerde bulunulabildiğine göre Kılıçdaroğlu’nun da bulunmasında şu an bir yanlışlık yok.
Ayrıca, siyasi etik kuralları gereği de bu böyle olmalı. Çünkü, demokratik siyasetin önünü açmak için partisi adına da çok özel fedakârlıklar yapmış ve vefa örneği olmuştur.
Şu anki yasalara göre Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemine göre cumhurbaşkanının siyasetten gelmesi normalse, bu anlamda bulunduğu masanın en büyük ortağı da Kılıçdaroğlu olduğuna göre adaylığının da gayet normal olarak kabul görmesi gerekir.
Ayrıca, İmamoğlu davasından sonra altılı masa değil Türkiye masası oluşmuş gibi gözüküyor. Yani Kılıçdaroğlu artık Cumhur İttifakı dışında kalan tüm muhalefetin ortak adayı durumuna gelmiştir. Yani olay altılı masayı aşmış çok geniş sayılı masa durumuna dönüşmüştür.
Kılıçdaroğlu’nun partisi yaklaşık yüzde otuz, yüzde kırk bandına geldiğine göre yüzde bir kaçlarda bulunan masa ortaklarının da buna siyasi etik gereği koşulsuz destek vermeleri gerekir. Çünkü, bu yönetimden kurtulmak isteniyor ve ikinci yüz yıla yeni bir vizyonla girilmek isteniyor ise, altılı masanın koşul koyma gibi bir lüksü yoktur.
İşte, bu yüzden diyorum ki, “dürüstlükse dürüstlük, eğitimse eğitim, liyakatse liyakat, deneyimse deneyim” altılı masanın adayı Kılıçdaroğlu olmalıdır.
Zaten zaman daralıyor. Sanırım yakın zamanda da bu şekilde açıklanacaktır. Ne derler; “Sabah ola, hayır ola.” bekleyip göreceğiz.