Geçtiğimiz hafta sonu bir grup arkadaşımız ile yemek yerken birden bire anlamsız bir şekilde gündeme “Müslümanlar yıkanmayı biliyor, Müslüman olmayanlar yıkanmıyor, banyo yapmıyorlar” konusu geldi, ondan sonrada saatler süren “kim yıkandı-kim yıkanmadı” muhabbeti sürdü gitti.
“Böylesi bir tartışmanın kime ne faydası kime ne zararı var.?” sorusu bir tarafa şu sıralarda incir çekirdeğini bile doldurmaktan uzak konularda saatlerce tartışmaların yapıldığını da bildiğimizde , Oradan ayrılır ayrılmaz “bu yıkanma işi bizde nasıl oluyor, bizim dışımızdaki memleketlerde nasıl yapılıyor” sorusuna inceden bir giriş yapma ihtiyacı hissettik
Genel olarak biliyoruz ki yıkanmak vücudun yüzeyindeki deriye nefes aldıran, insanı terden, kirden, mikroptan arındıran, rahat ettiren, serinleten, canlandıran, huzur veren, temizleyen bir eylemdir.
Eskiden Kurun, Teşt, Kova, Leğen ve tenekelerde ısıtılan sıcak su olur onunla bir maşrapa yardımıyla su dökülerek yıkanılırdı, Evlerde bugün ki küvete benzeyen duş odası şeklinde ahşap olan banyolar vardı.
70’li yıllarda Devletin okullarındaki öğretmenler öğrencilerine haftada bir kez mutlaka yıkanma gereğini anlatırlardı. Haftada bir yıkanmak medeni ve temiz olanın birinci şartıydı. Hatta bir çeşit emir kipiydi.
Haftada bir gün yıkanılacak! Bu bir gün pazar olurdu nedense.
Haftanın son günü Pazar, Malum pazartesi yoğun bir gün başlangıcı, Aile efratları ya işe gidecek ertesi gün ya da okula gidecek., Yüzde doksan dokuzu Müslümandı bu ailelerin, Temizlikte imandan geliyordu zaten..
Tabi o zaman şimdiki kadar su yok, sıcak su hak getire, Şampuan yok, sabun zor bulunuyor. Karakargalar çeşme başında sabunu görmeye görsün peynir sanıp kaptığı gibi havalanıyor, Günlük konuşmalarımız da kuşlar için çok kullandığımız kuş beyinli lafı da buradan geliyordur muhakkak.
Şimdi değişiklik varmı bilmiyoruz ancak eskiden İngiltere de insanlar senede bir kez Mayıs ayında banyo yapıyormuş ve henüz kötü kokmadıkları için Haziran ayında evleniyorlarmış.
On beşinci yüzyıllarda Gelinlerin ellerinde bir buket çiçek taşımasının sebebi ise vücutlarındaki kokuyu bastırmakmış! İçi sıcak su dolu bir fıçıda yaptıkları banyonun öncelik sırası ise, önce evin erkeği, sonra kadın ve çocuklar şeklindeymiş.
Yıkanırken hep aynı suyu kullandıklarını da hatırlatmakta fayda var!
Yıllar yılı Paris'te Banyoculuk meslek haline gelmiş. İkişer kişi bakır teknesi olan arabayla sokakları gezermiş, Yıkanmak isteyenlerin evlerine bu bakırı yerleştirip içine kovayla sıcak su taşıyıp insanları yıkarmış.
Roma İmparatoru Neron'un annesi ve eşi Popee, eşek sütüyle yıkanarak tarihte yerini almış. Fransız tarihçi Michelle, Roma'nın durumunu “Bin yıl boyunca bir tek banyo bile yapılmadı” şeklinde dile getirmiş.
Rönesans'la birlikte Avrupa'da su kullanımından daha da uzaklaşılmış ve pisliğe alışan toplumda banyo yapıp yapılmayacağına doktorlar karar verir olmuş, çünkü suyun mikrop ve hastalık taşıdığı söylenmekteymiş. Avrupa'nın tekrar banyo alışkanlığı elde etmesi 19. yüzyılı bulmuştur.
Gelelim Bizim Evliya Çelebi’ye.
Evliya Çelebi on altıncı yüzyılda Avrupa'da hamamların yapılmasına son verilirken, İslam Dünya'sında temizliğin ön planda olması nedeniyle Türklerin aldıkları şehirlere hamamlar yapmaya başladığını ve on yedinci yüzyılda İstanbul'da 302 çarşı hamamı, 14 bin 536 saray ve konak hamamı bulunduğunu söylemiş.
Roma hamamlarında yaşanan sefahatin ardından, erken Hıristiyan kilisesi temizliği bırakmıştı.
Altıncı yüzyılda da Aziz Benedict, "Banyo ancak bazı durumlarda izne tabidir" diyordu.
Aziz Francis ise, "Yıkanmamış vücudun dindarlığın işareti" olduğunu söylüyordu.
Kastilya Kraliçesi İsabella yaşamında sadece iki defa banyo yapmış olmakla övünmüştü, doğumunda ve evliliğinden önce, Avrupa dan ülkesine dönen bir Rus elçi ülkesine döndüğünde, Çar’a “14.Louis’nin tıpkı vahşi bir hayvan gibi kokuyor” şeklinde rapor vermiş.
O dönemde Ruslar ’da banyo kültürü vardı, ayda sadece bir kez.
Bu yüzden hiç yıkanmayan Avrupalıları, vahşi bir hayvana benzetirlerdi.
Rusya’da durum böyle iken Amerikalı kolonicilerin liderleri, banyoyu ve çıplaklığı hiç de "masum" bulmuyorlardı.
Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde kanunlar banyoyu yasaklıyor ve sınırlar getiriyordu.
Philadelphia'da bir dönem, bir ay içerisinde birden fazla banyo yapan kişiler hapse bile atılıyor duruma gelmişti.
Çok şükür bizi de haftada bir yıkanmadık diye hapse atma fikri oluşmadı.
O medeni ve çağdaş denilen batıya baktığımızda biz Anadolu coğrafyasındaki insanların çok daha medeni, temiz ve kültürlü olduğunu görmekteyiz.
Müslümanlar beş vakit namaz kıldıklarından abdest alırlar. Sürekli temiz olmak zorundalar.
Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmış batılı insanlar ise her gün duş yapar yıkanırlar.
“Haftada bir gün yıkanılacak!” Emir kipi bireylerin içlerinde haftanın her günü yıkanılacak halini alarak çok şükür günümüze kadar gelmiştir. Kısa zamanda bir günden her güne daha çok temizlik gelişme göstermiştir.
İşin tarihi kısmı ve latifesi bir tarafta “Temizlik imandandır” Hadis-i şerifine gönülden inanmış birisi olarak, Yıkanmanın, vücut temizliğinin insan için olmazsa olmaz bir eylem olduğunu biliyoruz,
Allah’ın verdiği vücudu temiz tutmak, karşımızdakini rahatsız etmemek adına imkan bulduğumuz her an yıkanmak ,temiz olmak, temiz kokmak, bizi de sağlıklı yapar, karşımızdaki insanları da rahatlatır.
Yıkanmak iyidir.