Türkiye artık nefesini tutmuş önümüzdeki pazar günü yani 14 mayıs akşamı saat 21.00'den itibaren sandıklardan kimin çıkacağını, Yeni Cumhurbaşkanının kim olacağını TBMM'nin 600 milletvekilinin hangi isimlerden oluşacağını bekliyor.

Her ne kadar mevcut iktidar seçim öncesi siyaseti dış politika üzerinden, din üzerinden, Millyetçilik üzerinden yapmaya çalışsa da hepimizi biliyoruz ki seçimin sonucunu belirleyecek ana unsur "mutfaktaki tencere" olacaktır.

Dikkat edilirse seçim süreci başlar başlamaz mevcut ikidar  bir taraftan Türkiye'de herkesi kasıp kavuran ekonomik sıkıntıları vatandaşlardan gizlemeye çalışırken bir taraftan da bizim sınırlarımız dışındaki ülkelerin ne kadar zor durumda olduğunu onların bizden daha fazla ekonomik sıkıntılar ile boğuştukları ile ilgili algı üzerine algı yapıp duruyor.

Türkiye'de ne zaman hayat pahalılığı ile ilgili söylemler üst düzeye çıksa iktidar kanadının hemen her tarafından 

“-ABD Batıyor

-Almanya Krizde

-İngiltere kaynıyor

-Fransızlar geçinemiyor”

şeklinde bizim ne işimize yaradığı belli olmayan söylemler tavan yapmaya başlıyor.

Son dönemde hayatımızı olumsuz yönde etkileyecek olan zamların nerede ise tamamı Türkiye Cumhuriyetinin kurumları tarafından yapıldı, Soğana, Domatese, Bibere, patatese yapılan zamlar sonrası vatandaşın önüne atılan bu sektörler de bu durumda masum kaldılar.

Türkiye’de hiç kimsenin durduk yerde maaşlarına zam istediği yok genel kanaat “Siz varlığımızı devam ettirmemiz için gerekli olan ürünlere zam yapmayın biz maaşlarımıza zam istemiyoruz” şeklindedir ve bu durum son derece saygı duyulacak bir taleptir.

-Mesela Gebze’den, Bursa’ya Osmangazi köprüsü üzerinden 147 liraya geçen sürücü kısa bir zaman  sonra yani 01 ocak tarihinde neden 184 lira veriyor..?

-3 yıldan uzun süreli  15 sahifeli pasaport harçları 1085 liradan neden 1478 liraya çıktı..?

-Ne oldu da Ehliyet harçları bir akşamda yüzde 36.2 oranında zamlandı..?

-Hayatımızı devam ettirmek için almak zorunda kaldığımız temel ürünlere neden yaklaşamıyoruz.?

Biz kendimizi bildik bileli Allah’ın emri gibi 31 aralık tarihinden 01 Ocak tarihine geçtiğimiz dakikalar içerisinde zam yapılır, işin kötüsü artık bu zamları kanıksamış olan vatandaş ta bir taraftan yılbaşında zengin olurum hevesi ile baktığı milli piyango biletini kontrol ederken diğer taraftan da iğneden ipliğe kadar gelen zamları öğrenmeye çalışır.

Gelen zamları kabullenmekten başka hiçbir şansı daha da önemlisi çaresi olmayan vatandaş için böylesi durumlarda sığınacağı tek liman bilindiği gibi seçimdir,

Hatırlayınız 1999 yılında iktidara gelen DSP-MHP-ANAP hükümeti döneminde de bu tür ekonomik kriz yaşanmış milyonlarca vatandaşı ezen ekonomik şartlar 03 kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimde AK Partiyi daha da önemlisi Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidar yapmıştı.

Tarih tekerrürden ibarettir,

Türkiye aynı Türkiye

Millet aynı millet

Seçmen aynı seçmen

Şartların tamamı da 2002 yılı ile aynı.

Gerisini ben söylemeyeceğim

14 mayıs tarihinde sandık geldiğinde seçmen söyleyecek.