Nikita Khrushchev şöyle demiş:
"Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler."
Aynen öyle.
Gazetecilik mesleğini yaparken nehir olmayan yere köprü sözü veren çok siyasetçi gördük.
Koltuğa oturmadan önce mazlum, oturduktan sonra mağrur ve kibir abidelerini de.
Küçük dağları ben yarattım havasında olanları da, benden sonra tufan diyenleri de.
Ne var ki bunların birçoğunun bugün esamisi bile okunmuyor.
Siyaset çöplüğü içinde yok olup gittiler.
Ve bunların hiç birisi saygıyla falanda yar edilmiyor.
Ne var ki onların bir benzerleri bugünde var.
Bir şekilde milletvekili, belediye başkanı falan seçildikten sonra kişilik, karakter erozyonuna uğramışlar.
Güç zehirlenmesi yaşıyorlar.
Burunlarından kıl aldırmıyorlar.
Kendilerini çok önemli ve hatta bulunmaz Hint kumaşı olarak görüyorlar.
Herkese tepeden bakıyorlar, ne oldum delisi olup çıkmışlar.
Oysa seçimlerden önce iki süklüm püklüm, gelen ağam giden paşam pozundaydılar.
Herkese gülücükler atıp, önüne gelenin elini sıkıp, “Emrinizdeyim, seçildiğim de makam odamın kapısı olmayacak, halkın hizmetkârı olacağım” diyorlardı.
Bırakın makam odasının kapısını, özel kalem müdürlerinin kapısını aşmak mümkün değil.
Bakın şurada belediye başkanlarının 2 yıldan biraz fazla, milletvekillerinin ise 1,5 yıl kadar zamanları kaldı.
İşgal ettikleri koltuklarda hal ve hareketlerinin hesabını sandıkta verecekler.
Eğer düzgün, iyi ve dürüst siyasetçi olarak görev yaparlar, makam koltuklarının onlara emanet olduğu bilinciyle hareket ederlerse seçmenden olumlu yönde karşılığını görürler.
Mark Twain şöyle demiş:
"Politikacının hayatının yarısı seçmeni, öbür yarısı birbirini aldatmakla geçer.."
Başka bir söze gerek yok sanırım..