Yer küre içinde milyarlarca insan, hayvan ve öteki canlı türleri mevcudiyeti ve yaşamlarını sürdürüyor.
Her canlı formu milyonlarca yıllık süreçte değişime uğrayıp gelişimini kendi formatına uygun olarak varlıklarını sürdürüp bugünlere değin ulaşmış.
Tabi zaman içinde birçok yaşam formu ise değişen dünya koşullarına uyum sağlayamadığı için yok olup gitmiş.
Başlarda ilkel çağlarda insan besin zinciri içinde hem av hemde avcı konumundaydı.
Mağaralarda, ağaç kovuklarında vahşi hayvanlara yem olmamak için mücadele ediyordu.
Ne var ki insan zaman içinde kendisini öteki canlılardan belirgin bir şekilde ayıran zekasını kullanmaya başladı.
Ateşi fark etmesiyle birlikte ilk ilkel silahları icat ederek kendisini savunmayı başardığı gibi öteki canlıların belirgin bir şekilde önüne geçmiş oldu.
Zekâ, insanın av olmaktan avcı olmaya yönelmesini sağladı.
Bir zamanlar av olmamak için korktukları vahşi hayvanlar artık insanın zekâsı karşısında av oluvermişti.
Bugün insan, yerkürenin olumlu ve olumsuz yönde geleceğini belirleyen tek canlı türüdür.
Yaşamı kolaylaştıran en büyük buluşları yapan insan aynı zamanda yine en büyük yıkımlara, acılara da neden olabiliyor.
Savaşlar, doğayı ve çevreyi katleden kapitalizmin daha çok kazanma isteği, ırk ve din savaşları dünyayı cehenneme çeviriyor.
Oysa insan zekâsını iyi yönde kullandığı zaman bu dünyada cenneti yaşamak mümkündür.
Tabi zekâ her insanda var ancak kullanmak apayrı bir mesele.
Araştıran, soruşturan, merak eden, eğitimli bir insan zekâsını kullanan insandır.
“Düşünen bilir, düşünmeyen inanır.”
Olay budur.