Yılda yaklaşık 280 bin iş kazasının meydana geldiği ülkemizde, bu kazaların büyük bir kısmı yargıya taşınmakta ve soruşturmalara konu olmaktadır.
Gerek kazaya maruz kalan çalışanların gerek ise de işverenlerin ve teknik personelin en çok cevabını aradığı sorulardan biri de "iş kazası olursa sorumlu olur muyum" sorusudur.
Bir kere bir yerde "kaza" olduysa bu kazaya neden olan sebep/sebepler veya sorumlu/sorumlular vardır. Kazalar çok farklı şekil ve şartlarda meydana geldiği için biz şimdilik "iş kazaları" konusunu ele alalım.
Konu iş kazası olduğuna göre ortada bir işyeri, işveren ve çalışan olmalıdır. Son yıllarda iş güvenliğinin iş hayatındaki önemi ortaya çıkınca, neredeyse bütün iş kazalarında bir iş güvenliği bilirkişisinin kanaatine başvurulduğu anlaşılıyor. Bu kapsamda, çoğu zaman Cumhuriyet Savcılıklarına bildirilen sıcak olaylarda, olay yeri inceleme ekipleriyle birlikte bir iş güvenliği uzmanı da görevlendirilmektedir.
Aslında soruşturmanın ilk aşamasında görevlendirilen iş güvenliği uzmanından beklenenler, olması gerekenden bir hayli fazladır. Burada Savcılık ve kolluk birimlerinin beklentisi, iş güvenliği uzmanının kısa bir gözlem sonucu, sorumluları işaret etmesidir. Böylece yapılacak gözaltı ve tutuklama taleplerine bir zemin hazırlanması amaçlanabilir. Ancak bir iş kazasında sorumluların tespit edilmesi zannedildiği kadar kolay bir iş değildir.
Bir uzmanın iş kazasında sorumluluğu olan kişi veya kişileri layıkıyla tespit edebilmesi için aslında çok sayıda veriye ihtiyacı vardır. Bu veriler olmadan yapacağı değerlendirme ancak gözleme dayalı sığ bir değerlendirme olacaktır. Hatta bu tür değerlendirmeleri yapmış olmasından dolayı, ilerde istemediği hukuksal sonuçlarla karılaşması da olasıdır.
Öyleyse kendisinden bilirkişi raporu beklenen uzman, makul bir süre isteyerek öncelikle soruşturma dosyasının tekamül etmesini beklemeli ve incelemesi gereken belgeler eksik ise bir dilekçe ile savcılık makamından temin edilmesini talep etmelidir.
Öyleyse sağlıklı bir değerlendirme yapabilmesi için iş güvenliği bilirkişisinin nelere bakması gerekir bir bakalım.
- Öncelikle kolluk birimlerince alınan taraf ifadeleri,
- Olay yeri inceleme ekiplerinin hazırladığı tutanaklar, fotoğraflar ve raporlar,
- İşyerinde İş Sağlığı ve Güvenliği hizmetinin alınıp alınmadığı,
- İşyerine ait tespit ve öneri defterinin ilgili sayfaları,
- İşverenin çalışana verdiği iş güvenliğine yönelik eğitimler,
- İşverenin çalışana zimmetlediği KKD durumu,
- Çalışanın kaza esnasında gerekli kişisel koruyucu donanımı kullanıp kullanmadığı,
- İşyeri için düzenlenmiş Risk Analizi'nin kaza yeri ile ilgili bölümleri,
- Çalışanın yaptığı iş için mesleki eğitim gerekip gerekmediği, gerekiyorsa bu eğitimin alınıp alınmadığı,
- İşyerinde gerekli olan sağlık ve güvenlik işaretlerinin bulunup bulunmadığı,
- Kazaya neden olan bir makina ise kullanım talimatının bulunup bulunmadığı,
- Genel olarak çalışma ortamının iş sağlığı ve güvenliğine uygun olup olmadığı işyerinde güvenlik kültürünün benimsenmesi için olumlu bir iklim olup olmadığı,
- Ve en önemlisi, kazanın meydana gelişi ile şahısların yaptıkları veya yapmadıkları arasında bir illiyet bağının olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
Görüldüğü gibi bir iş kazasında sorumlunun kısa bir sürede tespit edilmesi ve hakkında yasal işlem başlatılması o kadar da kolay değildir. Bu değerlendirmeler yapılmadan yapılacak gözaltı ve tutuklamalar telafisi güç sonuçlar doğurabileceği için görev alan uzmanın bütün bunları hesaba katması gerekir.
Şüphesiz ki adaletin tecelli ettirilmesi insanlığın dünyadaki en değerli eylemidir. Bu uğurda çalışmak da bir o kadar kutsal bir iş. Ancak bu görev titiz ve hakkaniyete uygun yapılmadığı zaman da görevlisini dünyanın en aşağılık mahluku yaptığı da muhakkak..
Unutmadan;
sorumluları ararken yukarıda sayılan hususları gözetmenin yanında, yapacağımız "empati" işimizi daha doğru yapmamıza yardımcı olacaktır.