Bilsen uzaklarda kimler ağlıyor
Gelemem sevdiğim felek koymuyor
Gurbet eller bana bir mesken oldu
Gelemem sevdiğim, gelemem, gelemem, kader bağlıyor
Yıllar öncesindeydi. Gençtim lise yılları zamanı. İzmir demek o yıllarda fuar demekti.
Uzun aylar yapılan hazırlıklar biter 30 Ağustos'tatören ile fuar açılır, ülkeler bir yarış içerisinde ülkelerini tanıtmaya çalışırdı. Sokaklar insan seli, çocuklar ya gelen sirkte ya da lunaparkta oyuncak sırasında, anneler çocukların peşinde, babalar giden paraların derdinde sabaha kadar süren bir panayır yeriydi fuar.
Yer göstericilik yapardım o yıllarda fuar zamanı, yani teşrifatçılık. Fuar aynı zamanda gazinoları ile meşhurdu.
Öndeki birkaç masayı saymazsanız diğerleri yan yana birleştirilmiş tahta sandalyeler.
Duhuliye yani en ucuz biletlerin olduğu sandalyeler ile bunların önündeki birinci sınıfı ayıran iki fark vardı.
Birincisi tahta bir duvar ikincisi birinci sınıfa içecek servisi. Ekonominiz ne olursa olsun gazinoda herkese yer vardı.
O sene üç büyük gazinonun assolistleri belli olmuştu. İzmir gazeteleri aylar öncesinde yazmışlardı bunu.
Birinde Zeki Müren, diğerinde Orhan Gencebay en büyüğünde ise Ferdi Tayfur.
Aslında bu gazinolar bir gölün etrafındaydı. İlginç olan bu gazinolar öyle yerleştirilmişlerdi ki birbirlerinin seslerini asla boğmazlardı. Ben o sene Göl gazinosunda Ferdi Tayfur ekibinde işe başladım.
Sabah erkenden yemek şefi hali ve balık toptancılarını gezer, meze ve yemek için malzemelerini alır yardımcıları gülerek yaptıkları kahvaltının ardından soymaya doğramaya pişirmeye başlarlar, tezgahlar dolaplar taze mezeler ile renklenir şef geriye çekilip eserini seyreder, okkalı kahvesini gururla içer ve birkaç saat uyurdu.
Akşam tabldotu tüm personel içindi ve bizde buna dahildik.
Ayak üstü yenilen yemek, hızlıca içilen sigara ve çayın ardından tişörtler giyilir ve ele alınan bir minder ile misafirler beklenirdi.
Kısa sürede gazino tamamen dolar, açılan gazoz kapaklarının sesi en öndeki masalara açılan servislerin koşturması, sazların akord sesine karışır, imdat eser ve ışıklar yanar, sazların güçlü sesi ile proğram başlardı.
Ferdi Tayfur ile iki kez karşılaştım. İlkinde biraz erken gelmiştim Ferdi Bey sahnede ses açıyordu.
Ben kenarda bekliyorum. “Kardeş” diye seslendi. “Bana bir limonlu soda getiriver” tam hareket ettim.
Sekerek yürüdüğümü gördü sanırım. “Kardeş zahmet etme dur ben alayım” dedi. “Olurmu hemen getiriyorum” dedim.
Hızlıca getirdim. “Sağol kardeş yordum seni hayırdır topallıyorsun geçmiş olsun” dedi. “Efendim çocuk felci geçirdim ama sıkıntı yok teşrifatçılık yapıyorum. Sizi ve şarkılarınızı çok seviyorum” dedim.
“Ferdi mi? Orhan mı?” dedi. “Tabi ki Ferdi” dedim.
Neden diye sormadı.
Aklında arkada çalan sazlar.
Bir iki nota söyledi. “Kardeş” dedi, “sanatı sevmek lazım sanatçı gelir gider ama bak bu şarkılar hep kalacak. Hadi bana kolay gelsin, sana da kolay gelsin”
Ben Ferdi Tayfur’ u ve şarkılarını hep çok sevdim.
O fuar boyunca sahneye ilk çıkışını. “Huzurum kalmadı” ile başlayan sahnenin gerisinde başladığı şarkıyı, ışıklar onu bulunca halkın ona nasıl eşlik ettiğini hiç unutmadım.
En önde oturan masadakilerde, duhuliyedeki gençlerde beraber söylediler şarkılarını.
Ve saatler sonra son şarkı ile eğilip, saygıda kusur etmeden sahneden inişini sonuna kadar izlerdim.
İkinci kez çok yıllar sonra onu İstanbul’da bir alışveriş merkezinde gördüm, yaşlı ve yüzündeki felci saklamaya çalışıyordu. Yaklaştım “Ferdi Bey nasılsınız” dedim.
Tanımadı beni, kendimi o gazino hikayemizi anlattım.
Gözlerinin içi ışıldadı. “Kardeş bana bir kahve ısmarla hele” dedi.
Kahve içtik. Tam ayrılıyoruz “Ferdi Bey” dedim. “Bana sanatı sev, sanatçılar gider, sanat kalır demiştiniz. Ben sanatı çok seviyorum. Ama sizler gidince sanat öksüz kaldı.” dedim.
Döndü elimi sıktı. “Hepimiz öksüz kaldık kardeş” dedi.
Evet hepimiz öksüz kaldık Ferdi abi.
Yıllarımız öksüz kaldı.
Senin şarkılarından yapılan doldurma kasetleri verdiğimiz ilk aşklarımız, senin şarkıların ile yaşadığımız sarhoşluklarımız, o sözlerde boğulan gözyaşlarımız öksüz kaldı.
Birer birer terk edip gidiyorsunuz.
Belliki zaman yaklaşıyor. Ama Ferdi abi şimdi gençleri kim aşık edecek?
Kim kederlenip zil zurna sarhoş olacak senin şarkıların olmadan?
Biz birer birer eksiliyoruz Ferdi Abi bizi kim senin kadar sevecek?
Bizi senin kadar kim senin şarkıların olmadan sevmeyi öğrenecek?
Yanında yer aç abi gelince Göl gazinosunu anlatmaya devam.
Işıklar içinde uyu.