Son dönemlerde bizi en çok üzen, derin derin düşündüren, her zamankinden daha fazla endişelendiren, geceleri uykudan uyandıran tehlikenin “Ötekileştirme” olduğunu hissediyoruz.
Sözünü ettiğimiz “Ötekileştirme” artık öyle boyutlara geldi ki hiç kimsenin diğerine selam verecek, onunla aynı yolda yürüyecek, aynı noktada buluşacak heyecanı kalmamış, aksine herkesin gözünü hırs bürümüş, herkes “diğerinin kolunu nasıl bükerim ?” sorusuna odaklanmış durumda.
Yıllar önce bir okulun mezuniyet törenine katılmak icap etmişti. Okulu bitiren bir akrabamızın mezun olan oğluydu. Bizde onun hatırına çıkıp okula gittik Elimizdeki fotoğraf makinasının şarjının azaldığını anlayınca müdüriyete gidip makinayı şarj etme imkânımın olup olmadığını sordum.
İçerdeki odada müdüriyet masasında orta yaşlı bir bayan oturuyordu.
Beni görünce önce şaşırdı. Yüzüme büyük bir dikkatle bakmaya başladı
Anladım ki yaşlı bayan iş yoğunluğundan olsa gerek birkaç günlük tıraşsız düzensiz sakalıma bakıyor ve bir anlam veremiyordu.
“Bende kaba bir adam görüntüsü var “ desem anlamı olmayacaktı Sanıyorum orta yaşlı bayan sakala yabancı değildi, Birden bire “Sen nasıl girdin buraya çık dışarı sen bizlere benzemiyorsun” dedikten sonra kapıyı gösterdi ve benim dışarıya çıkmamı istedi.
O andan itibaren “Sen bizlere benzemiyorsun bizden değilsin çığlığı” kafamın içinde çınlamaya, kulaklarım uğuldamaya başladı, şimdiye değin hiç işitmediğim, duymadığım, karşılaşmadığım garip bir duyguyla içim dışım birbirine karışıyordu.
Orta yaşlı bayanın o tavrı bana çok ağır gelmişti.
Anladığım kadarı ile yaşlı bayan kendini Müslüman addediyor beni gayrimüslim tebaası yerine koyuyordu.
Orta yaşlı görevli bayanın bana verdiği tepki yüzünden gardım bir anda düşmüştü.
Yıkılmıştım ama kimseye de fark ettirmiyordum.
Yüzümden düşen bin parçaydı.
“Ne yapsam nasıl buradan uzaklaşsam” diye fırsat kolluyordum.
Kendimi dışarı arabama kadar atsam benden mutlu insan olmayacaktı.
Ama bu henüz mümkün değildi.
Kafamın içi zonkluyor kalbim kırılmış ötekileştirilmişim hem de buna en çok karşı olması gereken biri tarafından dışlanmışım.
İçimi serinletmeye “kirli sakallar yün kazak olur” diye düşünüyor bir taraftan da “Kadın haklı diyorum”.
Ayna olsa aynaya tekrar tekrar bakacak onlardan olup olmayacağıma karar vereceğim ama işin kötü tarafı bakacak ayna da bulamıyorum.
Biraz daha sakinleşince kendi kendime “Bu kadın Müslüman beni anladı” diyerek kendimi suçlamaya ,suçlarken de “Ben galiba onlardan değilim” diye düşünmeye başladım.
Kafamda bir sürü cevabı olmayan sorular “düzenli namaz kılmadığımı, beş yıl önce rahatsızlığım dolayısı bir gün oruç tutmadığımı yüzüme bakar bakmaz şıp diye anladı” diye düşünüyorum.
Sonra “Cuma namazına geçen hafta gitmediğimi de hissetti o yüzden sen bizlere benzemiyorsun” diyerek beni uyardı kovdu dışladı diye düşünmeye devam ediyorum..
Bir kez içimi kaygı kaplıyor, “Yaşlı bayan dışarıya çıkacak herkesin huzurunda suçumu yüzüme karşı uluorta haykıracak” korkusu ile kendimi okul bahçesinin dışına atmanın yollarını arıyorum.
Neyse bir süre sonra savunma psikolojim ağır basıyor.
Orta yaşlı bayan karşımdaymış gibi “Asıl sen bizden değilsin” diyorum.
“Sen Müslüman olamazsın , Sen insan bile olamazsın” diye karşı hücuma geçiyorum..
Kendimi biraz toparlıyorum.
O arada bir fırsatını bulup kendimi dışarıda arabanın içine atıyorum.
Farkına varıyorum ki artık kendi kalemdeyim.
Orta yaşlı bayanın sınırlarından, duvarlarından dışarı çıkmışım.
Özgürüm artık.
Ama içimdeki kurt beni kemiriyor.
Aracı hareket ettirip gazeteye doğru yol alırken bir taraftan da “Bir gün gelse suratına karşı haykırabilsem asıl sen bizden değilsin” ifadesini kullanabilirmiyim diye kendi kendime tartışıp duruyorum..
Aradan uzun yıllar geçti,
Orta yaşlı bayan, sağ mıdır?
Hala o işi yapıyor mudur.?
Başka bir okula tayin olmuşmudur.?
Gerçekten bilmiyorum, bilmekte istemiyorum.
Ama bunca yıldan sonra bildiğim ve anladığım Orta yaşlı bayanın tamamen haklı olduğudur.
Evet, iyi ki onlardan değilim.
Ve onlara benzemiyorum.
Bu ötekileştirme illeti toplumu bir kanser hücresi gibi sarıp yayılıp büyüyerek paramparça etmekten öteye gidemiyor.
İslam peygamberi Bilal’i o siyah adamı ötekileştirmezken siz hanımefendi nasıl oluyor da yol göstericinizle ters düşüyorsunuz. ?
“Ben ve diğerleri” çok tehlikeli bir ayrıştırma.
“Halk partililer ve ötekiler,
Milliyetçiler ve ötekiler,
AK partililer ve ötekiler,
Tarikatçılar ve ötekiler,
Cemaatçiler ve ötekiler,”
artık ne kadar cemaat, cemiyet, dernek ,vakıf varsa onlar ve ötekiler.
Hayır öteki olmamalı artık
Bu hükümet herkesin hükümeti
Bu Devlet herkesin Devletidir
Batıyı suçlarız hep. Batılılar evet, haçlılar ve ötekiler ayrımı yapabilirler onlar. Ama biz içimizde biz ve ötekileri barındıramayız.
Toplumun yüzde doksan dokuzunun ortak değer kabul edildiği ortak paydamızı yok sayamayız.
Empati yapamayan birey karşısındakini dışlar ötekileştirir düşman haline getirir.
Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup düşünmemiz lazım.
Yoksa bu kez adil olma ortadan kalkar.
Karşımızdakinin hakkının olmadığını düşünmeye sevk eder bizi bu ötekileştirme düşüncesi.
Sonra İslam’ın son Peygamberinin ortadan kaldırdığı kölelik gelir.
Ve yol göstericimizle ters düşeriz.
“Biz iyiyiz siz kötüsünüz” ayrışması başlar.
Sonunda bize kapıyı gösteren orta yaşlı bayan gibi haykırırız din adına İslam adına “sen bizlere benzemiyorsun sen bizden değilsin.” diyerek..
Bir kez daha belirtiyoruz aradan çok uzun yıllar geçti,
“Herkes değişti,
Dünya değişti,
Türkiye değişti,
Şehirlerimiz,
İlçelerimiz,
Mahallelerimiz,
Hayata bakışımız
Anlayışımız”
değişti.
Şimdiki aklımız olsa bizi okuldan kovan orta yaşlı bayana:
“İyi ki sizden değilim hanım efendi.
Zaten siz bir çırpıda anladınız sizden olmadığımı
Sizin gibi bağnaz ötekileştirenlerden değilim.
Hepimiz biriz öteki yok.”
derdik..
Hepimiz biriz öteki yok…….