Seçim yaklaşıyor, Seçimi kazanabilmek adına adayların ekipleri ile birlikte sabah erken saatlerden gece yarılarına kadar devam eden koşuşturmada nerede ise sona gelinmek üzere.

Sürekli anlatmaya çalışıyoruz seçmen daha 14 mayıs ve 28 mayıs tarihlerinde yapılan milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yorgunluğunu üzerinden atmadan şimdi de 31 mart tarihinde yapılacak seçim çalışmalarına katılmak zorunda bırakıldı.

Geçtiğimiz günlerde seçime katılan ve sakin kişiliği ile tanınan bir adata “partililer sizden şikayetçi seçmene yeteri ve gereği kadar vaat vermiyormuşsunuz vaat vermez iseniz seçmeni kendinize nasıl çekeceksiniz.?” sorusunu yöneltmiştik.

Muhatabımız bizim bu sorumuza “-Vallahi diğer siyasi parti adaylarının seçmenin karşısına çıktıklarında anlattıklarına bakınca nerede ise küçük dilimi yutacak duruma geliyorum, aday sabah saatlerinden itibaren bırakın Türkiye’yi dünyada ne varsa oralarda olanları bizim yerleşim merkezine getireceğini söylüyor, ben böyle bir işe giremem, Seçim kaybetme pahasına yapamayacağım hizmetleri asla vaat edemem” cevabını vermişti.

Böyle bir cevap karşısında ister istemez karşımıza iki türlü aday profili çıkıyor, birincisi aklına gelen gelmeyen ne varsa seçim kazanmak adına vaat edenler, diğeri de seçim kaybetme pahasına “ben inanmadığım hiçbir hizmet için söz veremem” diyen başkan adayı.

Geçtiğimiz günlerde İBB adayı Murat Kurum’un “Bize oy verirseniz Gazze kurtulur” şeklindeki konuşmasını duyunca işin doğrusu şaşırmadık desek yalan söylemiş olmayız diye düşündüğümüzü hatırlıyoruz.

Neticede 31 mart tarihinde seçilecek olan belediye başkanları o yerleşim merkezlerinin imar planlarını düzenleyip vatandaşın yerelde ihtiyacı olan hizmetleri götürmek ile görevli olacaklar.

Ancak birkaç kez daha belirttiğimiz gibi son dönemlerde yapılan yerel seçimlerin tamamı genel seçim havasına sokulduğundan işin içerisine Gazze’nin yada Mısır Devlet başkanı Sisi’nin sokulmasında hiç kimse bir sorun görmüyor.

Adayların seçmeni hayretler içerisinde bırakan bu vaatlere ne kadar inandığı yada inanmadığı 31 mart akşamı elbette sandıklar açıldığında belli olacak, ancak şu sıralarda seçmenin gönlünü kazanmak adına yapılan uçuk kaçık vaatlerin seçim kazandırmaktan ziyade gelecek yıllarda konuşulduğunda tatlı tebessümlere yol açacak söylemler olarak hatırlanacak gibi.

Adayların ayakları daha yere basan söylemlerde bulunmaları halka uygun gelecek vaatlerde bulunmaları en iyisi, aksi takdirde bırakın seçim kazanmayı bir noktadan sonra işin ciddiyeti de kalmıyor.

Lütfen biraz daha ciddiyet.