Kavurucu sıcakların yaşandığı yaz ayları biterken, bir de baktık, binbir çeşit rengiyle Eylül geldi. Gelirken de eli boş gelmedi; renklerin yanında, biraz aşk, biraz hüzün, biraz hatıra ve nihayet biraz da sonbahar serinliği getirdi...

...

"Bunca ay varken onlar hakkında yazmadın da, neden Eylül'ü yazıyorsun?" diyenleriniz olabilir. Oysa onlar bilmezler ki, tıpkı Haşmet Babaoğlu'nun dediği gibi;

"Eylül bir ay değil, bir aya sıkışmış ayrı bir mevsimdir."

Edebiyatımıza ve şairlere ilham olmuş, hakkında nice şiirler ve romanlar yazılmış, ayların en güzelidir Eylül...

...

Eylül, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın dokuzuncu ayı olup 30 gün çeker. Babil dilinde "ulul", Arapça ve Türkçede "Eylûl" diye isimlendirilen bu ay, Süryanice "üzüm" anlamındaki "Aylul" kelimesinden gelmektedir. Hristiyanlar bu aya "istavroz ayı", "haç ayı" ya da Karadeniz'de değiştirilmiş haliyle "istavrit ayı" derler.

Eylül renklerin ayıdır...

Her mevsimle özdeşleşen bir renk vardır; bahar yeşil, kış beyaz, yaz sarıdır. Sonbaharın başlangıcı olan Eylül ise bütün renklerdir...

...

Aşıklar sevgilerini tazelemek, fofoğrafçılar en güzel enstantaneleri yakalamak, ressamlar Eylül'ün o müthiş renklerini tuvallerine yansıtmak için, bu ayda doğaya koşarlar.

...

Sadece gökyüzüne bakarak bile Eylül ayının geldiğini anlar insan. Çünkü, Eylül ayında yıldızlar bir başka parlar. Havalar artık yaz aylarındaki gibi sıcak değildir bu ayda. Günler kısalmaya başlar yaz günlerinin o kavurucu sıcakları, yerlerini tatlı bir serinliğe bırakır.

...

Eylül hüzünlerin ve ayrılıkların ayıdır. Bu sebeple, tarih boyunca pek çok edebiyatçıya ve şaire ilham kaynağı olmuştur.

Tıpkı, Orhan Arıtman'ın güftesini, Selahattin Altınbaş'ın bestesini yaptığı şu dizelerde olduğu gibi;

Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık,

Maziye bir bakıver, neler neler bıraktık.

...

Öte yandan, bunca melankolik yönüne rağmen, akıp giden hayat içerisinde, sosyal ve tarihsel açıdan bir dönüm noktasıdır Eylül.

Okullar yeni eğitim yılının kapılarını bu ayda açarlar. İlk defa okula başlayan küçüklerle, gurbete okumaya giden gençler bu ayda ayrılırlar analarından, ailelerinden ve memleketlerinden.

Benim için Eylül, beyaz yakalı siyah bir önlük ve içi kitap-defter dolu, tutkal kokan yeni alınmış bir çanta demektir.

...

Bu mevsimde evlerde kış hazırlıkları için hummalı bir telaş yaşanır. Kışlık salçalar, konserveler ve tarhanalar Eylülde hazırlanır. Yine bu ayda, evlerin balkonlarında ya da bahçelerde, kurumaları için asılmış ya da serilmiş sebzelerin renk cümbüşüne şahit olursunuz. Her yer mis gibi baharat kokar bu ayda...

Böcekler zarar vermesin diye, aralarına naftalin ya da sabun konularak üç-beş ay önce dolaplara kaldırılan kışlıklar, Eylül gelince yavaş yavaş uykularından uyandırılmaya başlar. Çünkü, havalar serinlemeye başlamış ve akşamları üşümeye başlamıştır insanlar...

Zaferler ayıdır Eylül...

Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki zor şartlarda ülkemizi işgal eden Yunanlıların Ege'den sökülüp atıldığı aydır. 5 Eylül'de Nazilli, 7 Eylül'de Aydın ve nihayet 9 Eylül'de İzmir gibi pek çok ege şehri ve kasabası, Yunanlılardan temizlenip bu ayda kurtuluşa ermişlerdir.

Yine Eylül, "Bir sağdan, bir soldan astık" diyen eli kanlı darbecilerin binlerce genci ölüme gönderip yuvalarını yıktıkları 12 Eylül 1980 ihtilalinin yapıldığı aydır.

...

Gördüğümüz gibi, acısıyla tatlısıyla, şiirlere, romanlara ve tarih kitaplarına sığmayan koca bir aydır Eylül. İnsanı kendinden alır, başka alemlere doğru yolculuğa çıkarır. Başka aylarda olsanız da, Eylül'ü düşünmekten kendinizi alamazsınız. Belki de bu sebepten olsa gerek;

"Kasımı yaşayamıyorsan, Eylül'de kalmışsındır." diye söyler Kahraman Tazeoğlu.

Eğer birgün Eylül'ü ihmal edip başka aylara hicret etmeye kalkışacak olursanız, sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı ve Alpay'ın seslendirdiği şarkı peşinizden haykırır;

Gitme gitme gel,

Eylül'de gel...