Ne demiş atalarımız;
"Bir insanın kendine yaptığı kötülüğü dokuz köy toplansa yapamaz"
İnsan kimi zaman tedbirsizliği, kimi zaman da cahil cesareti yüzünden öyle yanlış işler yapar ve başına öyle dertler açar ki, kendine verdiği zararları başkaları ona veremez...
...
Diğer bir özlü söz ise "Ağacın kurdu içinde olur" sözüdür ki, bu söz "bir topluluğu çökertecek olan şey yine kendi içinden çıkar" anlamında kullanılır.
...
Bir de çok eskilerden, Koca Ragıp Paşa'ya ait olduğu söylenen şu söz var ki, ben şahsen çok severim:
"Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler"
"Kıpti mertliğini anlatırken hırsızlığını söyler" şeklinde çevrilebilen bu söz, olumsuz hasletleri olan kişinin övünebileceği tek şeyin yine kendi olumsuzlukları olacağı anlamına gelir...
Şimdi gelelim bu sözlerin tezahürü olan hadiseye;
Geçtiğimiz hafta sosyal medyaya düşen bir paylaşımın ekindeki videolarda, Aydındaki Zincirlihan denilen bir mekanda bir grup kadının canlı müzik eşliğinde eğlendikleri görülüyordu, ama ne eğlence (!)
Şahsen eğlenceye karşı olan biri değilim. Fakat malum eğlencede yer alan başörtülü kadınların haykıra haykıra "Yanıyorum, yanıyorum" diye şarkılar söyleyip dans etmelerinden ciddi rahatsızlık duydum. Bir rivayete göre, malum grup hemşireler haftasını kutluyordu.
Bir başka rivayete göre de söz konusu grubun çoğunluğu iktidar partisinin il kadın kolları üyelerinden oluşuyor ve programda yakın zamanda gerçekleştirilen yerel seçimlerin bir değerlendirmesi yapılıyordu. Çok başarılı bir seçim dönemi geçirip mükemmel bir sonuç elde etmiş olmalılar ki, başarılarını böyle bir eğlence ile kutlama yolunu seçmişlerdi.
Hemen belirtmeliyim ki, ikinci rivayetin daha doğru olduğunu malum başkanın paylaşımdan birkaç gün sonra konu hakkında yaptığı açıklamalar teyid etti.
Bu açıklamaların yer aldığı yerel bir gazetedeki haberde, malum başkan "görüntülerde herhangi bir yanlış olmadığını, toplantı sonrası eğlendiklerini ve bunun haber yapılmasını da anlamadığını" söylüyordu.
Öte yandan söz konusu başkan, Aydın'da dört ilçe alarak başarı sağladıklarını vurguluyor, Aydın'da zannedildiği gibi başarısızlık söz konusu olmadığını ve Ege bölgesinde dört ilçe alan tek il olduklarını,
Aydın için gurur duyulduğunu, iki gün önce Ankara'dan geldiğini ve Ankara'da herkesin kendilerini övdüğünü belirtiyordu.
Malum şahıs sözlerine devam ederek, "İnsanların kocası öldüğünde bile yenisiyle evlendiğini ve her gün oturup ağlanmayacağını, önümüzdeki ay tekrar eğlenceli bir program yapacaklarını ve herkesi beklediklerini söylemeyi de ihmal etmiyordu.
Peşinen belirtmeliyim ki, ilgili eğlence videolarından ne kadar çok rahatsız olduysam, (eğer böyle bir açıklama yaptıysa) söz konusu başkanın açıklamalarından da bir o kadar rahatsız oldum ve üzüldüm. Başkanın açıklamalarını okuyunca aklıma aniden yukarıda bahsettiğim söz geliverdi;
"Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler"
Anladım ki bu dünyada hiçbir şey sebepsiz değil, tıpkı Aydında iktidar partisinin aldığı seçim sonucu gibi...
Söz konusu açıklamaları duyunca insanın "Siz ya sayı saymasını bilmiyorsunuz, ya da hiç dayak yememişsiniz" diyesi geliyor. Bu ne vurdumduymazlık, ne pişkinlik ve ne hesap bilmezlik?
Gerçi ben sizin gerçeklerden bi-haber olduğunuzu da düşünmüyorum ya, hadi neyse...
Büyükşehiri kazanamamışsın, kazandığın ilçe belediyelerinin sayısını aşağıya düşürmüşsün, oy oranını artıramamışsın ve hala başarıdan söz ediyorsun, sen kimi kandırıyorsun Allah aşkına?
Ankara'da sizi kimler övüyor hele bir söyleyiverin de biz de bilelim. Acaba bu övgüleri bizler neden duymuyoruz?
Allah aşkına insanların zekasıyla dalga geçmeyi bırakın...
Malum başkanın açıklamaları arasında bir şey daha var ki akıllara ziyan. Neymiş efendim seçimden sonra hayat rutine dönmüş, bu nedenle Cumhurbaşkanımız da eşi ile kafe vs ziyaretlerine gidiyormuş. Kıyasladığınız şeye bakın da, utanın. Keşke başka şeylerde de Cumhurbaşkanımızı örnek alsaydınız; mesela gecenizi gündüzünüze katıp Onun kadar çok çalışsaydınız da bizler de sözlerinize hak verseydik.
Cumhurbaşkanı seçim zamanları haricinde bu ülkenin partiler üstü bir şahsiyetidir, kafeye de gider, sinemaya da, stadyuma da. Ama siz başarısız geçen bir seçimin sonrasındaki değerlendirme toplantınızı, ne partinin ne de İslamın ilke ve değerlerine uygun olmayacak bir şekilde sazlı sözlü asla yapamazsınız.
Bırakın artık Tayyip Beyin arkasına saklanıp yan gelip yatmayı, altın günü yapar gibi programlar düzenlemeyi...
Keşke yazılıp çizilenler hakkında biraz kafa yorsaydınız da kendinize çeki düzen verseydiniz. Ama heyhaatt! Siz yanlıştan vazgeçmek yerine ısrarı seçiyor ve önümüzdeki aylarda da yine benzer programları tertip edeceğinizi söylüyorsunuz.
Ayrıca bu programa, kabahatinize ortak arar gibi herkesi davet etmeyi de ihmal etmiyorsunuz
Devam edin bakalım, nereye kadar zıvanadan çıkabileceksiniz, biz de görelim...
Belki bu sözlerimiz ve uyarılarımız fayda etmeyecek, siz gene aynı hatalarda ısrar edeceksiniz, ama dilsiz şeytan olmayı da vicdanıma yediremiyorum. Biliyor musunuz, insan en çok da kendisinden olanın hata ve yanlışlarına üzülüyor...
O halde son söz Diriliş Şairi Sezai Karakoç'tan gelsin;
Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.
Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.
Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar, Allah'ın gazabından kurtulamayacaklar...