Dünyada demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde yaşayan insanların temel beklentisi oy vererek iktidara getirdiği partilerin kendilerini olabilecek en üst refah seviyesine taşımalarıdır.
Yapılan seçimlerde iktidara gelen partiler idareyi ele aldıklarında ilk iş olarak “Bugüne kadar bu memlekette kralların dediği olmuş bundan sonra kuralların dediği olacak” şeklinde pek çok insanın hoşuna gidecek ifadeyi kullanırlar.
Ancak çok değil daha iktidarın ilk yılında söz konusu söylem yavaş yavaş boşa çıkar, başta kayırmacılık olmak üzere iktidara yakın olanların hoşuna gidecek ne kadar çalışma varsa tek tek hayata geçirilir.
Hal böyle olunca hayatımızın her noktasında bize lazım olan “denetim mekanizması da” bir anda hayatımızdan çekilir.
Rahmetli Süleyman Demirel “Ben siyaset yaptığım zaman diliminde üç Tay’dan çok çektim bunlar Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay, bu üç kurum beni çok zorladı ancak kabul etmek gerekiyor ki bu üç kurum devletin temel direğidir” diyerek denetim mekanizmasının ne kadar önemli olduğunu açıklamaya çalışmıştı.
Önceki gün Bolu/Kartalkaya’da meydana gelen yangında bir taraftan hayatını kaybeden vatandaşlarımızın acısını yaşarken diğer taraftan da “Böylesi felaketlerin yaşandığı yerlerde denetim tam anlamı ile yapılıyor mu?” sorusu daha çok gündeme geliyor.
Biz biliyoruz ki Türkiye gibi 85 milyon nüfus sahip bir ülkenin çok sağlam kurumları vardır, İnsan hayatını tehlikeye sokacak anlar öncesi var olan yapılarda işin başından itibaren alınacak önlemler o andan sonrası içinde belirleyici olacaktır.
Başta İnşaat sektörü, Turizm sektörü ve Sağlık sektörü olmak üzere hayatımızın tam ortasında olan kurum ve kuruluşlarda yapılamayan yada savsaklanan önemler dolayısı ile gözümüzün yaşı bir türlü durmuyor.
Turizm sektörü denildiğinde bilindiği gibi akıllara hemen oteller geliyor, Yurt dışı menşeili yada yurt içerisinde yapılan otellerin vatandaşlara hizmet vermeye başlayacağı ana kadar yapılması gereken çok sayıda denetim var.
Ancak her konuda bizi sarıp sarmalayan siyasi kayırmacılık dönüp dolaşıyor böylesi zamanlarda da karşımıza tam bir denetimsizlik abidesi olarak çıkıyor.
Siyaset denetim ile ilgili kurumların işine karışmasa, “Kontrol edeceğiz yerlerde kim olursa olsun gözünün yaşına bakmayın, kurallar neyi istiyorsa onu yapın” diyebilse bugün karşı karşıya kaldığımız olumsuzluklardan çok kısa bir zaman içerisinde kurtulmuş olacağız.
Aslında çözüm son derece basit,
Avrupalı bu işi nasıl yapıyorsa bizimde o yoldan gitmemiz gerekiyor.
Bürokratı kendi haline bıraktığımız anda o kuruma gelecek insanların başına herhangi bir talihsizlik gelmemesi adına gereken tüm işlemler net bir şekilde yerine getirilecektir.
Ancak bizim ülkemizde maalesef böyle olmuyor.
Siyasetin hayatımıza bu kadar hakim olduğu bir süreçte yaşadığımız ve büyük can kayıpları ile neticelenen felaketleri daha uzun bir süre yaşayacağımız çok net bir şekilde ortada.
Son söz : Kralların değil kuralların dediğinin olduğu bir süreç hepimizin özlemi.