Geçtiğimiz hafta sonu yani cuma akşamı İftar için Ankara/Keçiören’in yolunu tuttuk.

Ankara’da Organizasyonu Alişan Satılmış-Emir Kuşdemir ve Muzaffer Pala’nın ev sahipliğini ise Keçiören belediye başkanı Dr.Mesut Özarslan’ın yaptığı “Hatırada Hatır” buluşmasında gördüğümüz manzara bizi bir taraftan sevindirdi ama diğer taraftan da kafamızda epey bir soru işaretinin oluşmasına vesile oldu.

İftar programının yapıldığı salonda sağa sola biraz gazeteci merakı ile göz gezdirdiğimizde

-Keçiören Belediye başkanı Dr. Mesut Özarslan

-Ankara Büyükşehir Belediye başkan vekili Faruk Köylüoğlu

-İYİ Parti Genel başkan yardımcısı Cumali Durmuş

-İYİ Parti Genel başkan yardımcısı Kadir Ulusoy

-Bağımsız Ankara milletvekili Yüksel Arslan

-Milli Yol Partisi Genel başkanı Remzi Çayır

-Zafer Partisi Genel sekreteri Cezmi Polat

-Ülkü Ocakları  Eski Genel başkanı Atilla Kaya

-Ülkü Ocakları Eski Genel başkanı Alişan Satılmış

-Muzaffer Pala

-Emir Kuşdemir’i gördük.

O kalabalık içerisinde genel başkanlığını Namık Kemal Zeybek’in yaptığı ATA parti ile genel başkanlığını Yusuf Halaçoğlu’nun yaptığı Kutlu parti, Genel başkanlığını Yavuz Ağıralioğlu’un yaptığı Anahtar parti ile yine genel başkanlığını Ahmet Yılmaz’ın yaptığı Milliyetçi Türkiye partisine davetiye gönderilip gönderilmediğini gönderilmiş ise temsilcilerinin salonda bulunup bulunmadıklarını işin doğrusu o kalabalıkta fark edemedik.

Söz konusu toplantıya çok büyük ihtimal ile MHP’ye de davet gittiğini düşünüyoruz ancak böyle bir toplantıya MHP’den herhangi bir temsilcinin katılmasının da mümkün olmadığını az çok herkes tahmin edebiliyor.

Yukarıdaki isimleri ve o isimlerin temsil ettiği siyasi partileri gördükçe herke gibi bizim aklımıza da “Ülkücüler bu kadar dağınık bir halde iken nerede ise 40 yıldır beklediğimiz iktidar nasıl gelecek?” sorusunu daha fazla düşündüğümüz oluyor.

Geçtiğimiz aylarda Ankara’daki ofisinde şu an TBMM’de bağımsız milletvekili olarak görev yapan Koray Aydın’a “Bu dağınıklık neden?” diye sorduğumuzda “Ülkücü hareket içerisinde kendisinde lider özelliği gören kim varsa hepsi bir şekilde siyasi parti kurdu” diyerek aslında içerisinde bulunduğumuz durumu çok net bir şekilde özetlemişti.

Türkiye’ye şu sıralar tam anlamı ile bir yön tayini yaptırılmaya çalışıyor,

Böyle bir toz duman arasında ülkenin en fazla ihtiyacı olan ülkücüler ve bu ülkücüler tarafından kurulan Milliyetçi, partilerdir.

Ancak bu kadar bölünmüşlük ve liderlik kavgası içerisinde söz konusu partilerin dağınıklığı karşı tarafından son derece rahat hareket emesine imkan tanıyor.

2018 yılında “merhaba” dediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi  iktidar için artık bir arada olmayı adeta mecburiyet haline getiriyor.

Bu sistem içerisinde seçime katılacak partiler en az yüzde 7 oy almak zorundalar ki hem TBMM’de grup kuracak milletvekili kazansınlar hem de siyasi yaşantılarını devam ettirmeye imkan tanıyan hazine yardımını almaya hak kazansınlar.

Şu sıralar söz konusu diğer partileri bir kenarda tutsak bile yapılan kamuoyu araştırmalarında İYİ Parti ile Zafer partisinin toplam oy oranlarının en az yüzde 14-15 olduğu çok net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Söz konusu dağınıklığın bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor.

İsimlerini yazmaya çalıştığımız siyasi parti genel başkanları arasında iki kişi hariç tamamı bir yada birden fazla dönem milletvekilliği bakanlık yapmış tüm Türkiye’nin tanıdığı bildiği siyasetçilerdir.

Erken yada zamanında yapılacak bir milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi aslında söz konusu milliyetçi partilerin de var olma yok olma mücadelesinin verileceği son seçim olabilir.

Kendilerini milliyetçi olarak tanımlayan siyasi partiler bir araya gelip ittifak kurduklarında  bir taraftan TBMM’de önemli sayılabilecek bir milletvekili grubuna sahip olacaklar bir taraftan da kimin Cumhurbaşkanı seçileceği ile ilgili karar verici ve seçici noktada olacaklardır.

Karar kendilerinin.

Ama daha da önemlisi artık işin şakaya gelir tarafı kalmadı.